B Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • BİSMİLLAH

    Allah namına, Allah için, Allah'ın adı ve izni ile.(Esbab-ı zâhiriye eliyle gelen nimetleri, o esbab hesabına almamak gerektir. Eğer o sebep ihtiyar sahibi değilse -meselâ hayvan ve ağaç gibi- doğrudan doğruya Cenab-ı Hak hesabına verir. Mâdem o, lisan-ı hâl ile Bismillâh der, sana verir. Sen de Allah hesabına olarak Bismillâh de, al. Eğer o sebep ihtiyar sâhibi ise; o Bismillâh demeli, sonra ondan al, yoksa alma. Çünkü $ âyetinin mânâ-yı sarihinden başka bir mânâ-yı işârisi şudur ki: "Mün'im-i Hakiki'yi hatıra getirmiyen ve onun nâmıyla verilmiyen nimeti yemeyiniz" demektir. O hâlde hem veren Bismillâh demeli, hem alan Bismillâh demeli. Eğer o bismillâh demiyor, fakat sen de almağa muhtaç isen sen bismillâh de, onun başı üstünde rahmet-i ilâhiyenin elini gör, şükür ile öp, ondan al. Yâni: Nimetten in'âma bak, in'âmdan Mün'im-i Hakiki'yi düşün. Bu düşünmek bir şükürdür. Sonra o zâhirî vasıtaya istersen dua et. Çünki o nimet onun eliyle size gönderildi. L.)(Kur'an-ı Kerim nimetleri, âyetleri, delilleri tâdad ederken $ âyet-i celilesi tekrar ile zikredilmekte olduğundan şöyle bir delâlet vardır ki: Cin ve insin en çok isyanlarını, en şedit tuğyanlarını, en azîm küfranlarını tevlid eden şöyle bir vaziyetleridir ki, nimet içinde in'âmı görmüyorlar. İn'âmı görmediklerinden Mün'im-i Hakiki'den gaflet ederler. Mün'imden gafletleri saikasıyla, o ni'metleri, esbaba veya tesadüfe isnad ederek, Allah'tan o nimetlerin geldiğini tekzib ediyorlar. Binaenaleyh, herbir nimetin bidâyetinde, mü'min olan kimse Besmele'yi okusun. Ve o nimetin Allah'tan olduğunu kasdetmekle, kendisi ancak Allah'ın ismiyle, Allah'ın hesabına aldığını bilerek, Allah'a minnet ve şükranla mukabelede bulunsun. M.N.)
  • BİSMİL-ŞÜDE

    f. Boğazlanmış, kesilmiş.
  • BİSR

    Vücudu sivilceli olan kişi.
  • BİSRE

    Sivilce, siğil.
  • BİSSÜYÛF

    Kılıçlarla ve kuvvet ile.
  • BİST

    f. Yirmi. (20)
  • BİST

    (C.: Ebsât-Büsât) Yavrusu yanında olan dişi deve. * Salıverilmiş, bırakılmış olan şey.
  • BİSTAH

    f. Küstah, hayâsız, edepsiz, arsız, utanmaz adam.
  • BİSTAM

    f. Kıymetli bir cins taş olan mercan.
  • BİSTAR

    f. Çarpık, eğri. Gevşek.
  • BİSTER

    f. Yatak, döşek.
  • BİSTUH

    f. Beceriksiz, âciz. zayıf, cılız kimse.
  • BİSTÜM

    Yirminci.
  • BÎ-SUD

    f. Faydasız, boş, neticesiz.
  • BÎ-SÜKÛN

    f. Sükûn bulmaz, durmaz, hareketli.
  • BİSYAR

    f. Ziyade, çok , fazla.
  • BİSYARÎ

    f. Çokluk.
  • BİŞ

    f. Artık, ziyade. Bıldırcın otu denilen zehirli bir ot.
  • BİŞAR

    f. Esir, kul, köle. Harpte teslim alınan kimse. * Altın, gümüş kakmalı işlemeler. * Takatsiz, dermansız, halsiz.
  • BİŞARET

    (Bak: Beşâret)
  • BİŞ-BAHA

    f. Pahalı, fiatı yüksek, değerli, kıymetli.
  • BİŞE

    f. Orman, meşelik.
  • Bİ-ŞEK

    f. Şüphesiz, şeksiz.
  • Bİ-ŞERM

    f. Utanmaz.
  • BİŞÎ

    f. Fazlalık.
  • BİŞİNG

    f. Balyoz. Kazma. Küskü. Burgu.
  • BİŞİR

    Talâkat, güzel yüzlülük.
  • BİŞKEL

    f. Elem, keder, gam, tasa, kasavet. * Orak şeklinde ağaç anahtar. * Kıvırcık saç.
  • BİŞKUFE

    f. Kusma, istifra. * Çiçek.
  • BİŞKUH

    f. İktidarlı. Kuvvet sahibi. Muhterem ve saygıdeğer kimse.
  • BİŞKUL

    f. Becerikli, çevik. * İhtiyatlı, tedbirli. * Akıllı. * Kuvvet sahibi.
  • BİŞPUL

    f. Pejmurde, perişan, dağınık.
  • BİŞR

    Sevinç eseri.
  • BİŞTAM

    f. Sığıntı, parazit, asalak.
  • BİŞ-TER

    f. Daha çok, daha fazla.
  • Bİ-ŞUMAR

    f. Sayısız, pek çok.
  • BÎT

    Kut. Gıda.
  • BİT(E)

    Bir gece yiyecek yemek.
  • BİTA'

    Bal şerbeti.
  • BÎ-TAB

    Yorgun, takatsiz, güçsüz.
  • BÎ-TABÎ

    f. Halsizlik, tâkatsizlik, bîtablık.
  • BÎ-TAİL

    f. Menfaatsiz, faydasız. İşe yaramaz, boşuna.
  • BİTAİN

    Astar. (Bak: Betâin)
  • BİTAKA

    Küçük parça. (Üzerinde kumaşın fiatını yazıp kumaş içine koyarlar.)
  • BİTAN

    Deve kolanı. Karnı tok kimse.
  • BİTANE

    (C.: Betâyin) Çarşaf. * Kaftan astarı. * Dostluk. * Hâlis olmak. * Kuvvetli olmak.
  • BÎ-TARAF

    Tarafsız. Hiç bir tarafı tutmayan.(Ehl-i ilhad ile ve bilhassa Avrupa mukallitleriyle münâzara ile iştigal edenler büyük bir tehlikeye mâruzdurlar. Çünki, nefisleri tezkiyesiz ve emniyetsiz olması ihtimaliyle tedricen hasımlarına mağlup olur ki, bîtarafane muhakeme denilen münsifane münazarada nefs-i emmareye emniyet edilemez. Çünki, insaflı bir münazır, hayalî bir münazara sahasında, arasıra hasmının libasını giyer, ona bir dâva vekili olarak onun lehinde müdafaada bulunur. Bu vaziyetin tekrariyle dimağında bir tenkit lekesinin husule geleceğinden, zarar verir. Lâkin niyeti hâlis olur ve kuvvetine güvenirse, zararı yoktur! Böyle vaziyete düşen bir adamın çare-i necatı, tazarru ve istiğfardır. Bu suretle o lekeyi izale edebilir. M.N.)
  • BİTE(T)

    Geceleme, gece kalma.
  • Bİ-TEŞVİK

    Kışkırtarak, teşvik ederek.
  • BİTEVÎ

    (Biteviye) t. Sürekli, durmadan. * Bütün yekpare.