B Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • BİNÂENALÂHAZA

    Bundan dolayı. Buna binaen.
  • BİNÂENALEYH

    Bunun üzerine, ondan dolayı.
  • BİNAGUŞ

    f. Kulak tozu. * Kulak memesi.
  • BÎ-NAM

    f. İsimsiz, nâmsız.
  • BÎ-NAMAZ

    f. Namaz kılmayan, namazı terkeden, namazsız. Beynamaz. (Bak: Târik-üs salât) Namaz, İslâmın temel şartlarından biridir. Peygamberimiz (A.S.M.), namaz dinin direğidir demiştir. Namazını terkeden dininin direğini yıkmış olur. Beş vakit namaz için bir saat yetmektedir. İnsan bir günün 24 saatinden bir saatini Allah'ın huzuruna çıkmak demek olan namaza ayırmazsa büyük ziyana uğramış olur. Namaz kılan insan kötülükten korunur. Yaptığı işler de güzel bir niyetle ibadet hükmüne geçebilir.
  • BÎ-NASİB

    f. Nasibsiz, tâlihsiz.
  • BİNAVEND

    f. Mâni, engel.
  • BİNA-YI MECHUL

    Fiilde fâilin, öznenin meçhul olması hâli. Meselâ: "Yazmak" fiilinin binâ-yı meçhulü olan "yazıldı" kelimesinde olduğu gibi. Fiilde fâilin belli olması hâlinde de "binâ-yı malûm" denir. "Nuri yazdı" gibi.
  • BÎ-NAZ

    f. Naz etmeden Nazsız.
  • BÎ-NAZİR

    f. Benzeri olmayan. Nasirsiz.
  • BİNBAŞI

    Ask: Bin kişiye yakın olan bir tabur askere kumanda eden subay; yarbayın bir alt, yüzbaşının bir üst derecesidir.
  • BİNC

    Her nesnenin aslı ve kökü.
  • BİNCİŞK

    f. Şerçe kuşu.
  • BİNEFSİHİ

    Bizzat, kendisi, kendisi ile.
  • BİNEK

    f. Gözbebeği, hadeka.
  • BÎ-NEMEK

    f. Lezzetsiz, tatsız, tuzsuz.
  • BİNENDE

    f. Görücü, gören. * Tedbirli, ilerisini düşünen, akıllı.
  • BÎ-NENG

    f. Rezil, namussuz.
  • BÎ-NEVA

    f. Zavallı, nasibsiz, muhtaç, çaresiz.
  • BİNEVEND

    f. Mâni, engel.
  • BİNÎ

    f. Burun. (İnsan ve deniz için kullanılır.) * Dağ tepesi. * Zirve, uç nokta. * Yayın ele alınan kısmının ucu. * Görürlük, görmeklik.
  • BÎ-NİHAYE

    f. Sonsuz, nihayetsiz, ebedi, bâki, tükenmez.
  • BİNİŞ

    f. Basiret, görüş, görme kabiliyeti. * Mülâkat.
  • BÎ-NİYAZÎ

    f. Zenginlik.
  • Bİ-N-NEFS

    Kendi kendisi.
  • BİNNETİCE

    Neticede, netice olarak.
  • BİNNİHAYE

    Sonuna kadar. Sonsuz.
  • Bİ-N-NİSBE

    Nisbetle, bir dereceye kadar.
  • BİNNİYET

    Kastederek. Niyetle.
  • BİNSAR

    (Binsır) Serçe parmakla orta parmak arasındaki parmak. Yüzük parmağı.
  • BİNT

    Kız. Kızı. "Fâtıma bint-i Resûl-i Ekrem (A.S.M.): Resûl-i Ekrem'in (A.S.M.) kızı Fâtıma (R.A.)"
  • BİNT-İ LEBUN

    Üç yaşına girmiş dişi deve.
  • BİNT-İ MEHAD

    İki yaşına girmiş olan dişi deve.
  • BİNT-ÜL KEREM

    şarap, hamr.
  • BİNT-ÜL MENİYYE

    Ölüm, vefat, mevt.
  • BİNT-ÜL-FİKİR

    Düşünce mahsulü.
  • BÎ-NUKAT

    f. Ebced hesabında noktasız harfler. (Bak: Mühmel)
  • BÎ-PAYAN

    f. Sonsuz. Payansız.
  • BÎ-PERVA

    f. Korkusuz. Pervasız.
  • Bİ'R

    Kuyu.
  • BİR GÛNA

    Hiçbir suretle. Bir suretle. Bir türlü.
  • BİRA

    (Felemenkçe) İçinde alkol bulunan ve bu sebeple haram olan bir cins içki.
  • BİRABBİ

    Rabbimle, Rabbime.
  • BİRAD

    f. İhtiyar, pir. Dermansız, güçsüz kimse.
  • BİRADER

    (Berâder) f. Kardeş.
  • BİRADERANE

    f. Dostça, kardeşçe.
  • BİRADERÎ

    f. Kardeşle ilgili. Kardeşlik.
  • BİRADER-İ MANEVÎ

    Din veya âhiret kardeşi.
  • BİRADER-İ RIDAÎ

    Süt kardeşi.
  • BİRADERZADE

    f. Kardeş oğlu. (Yeğen: Kızkardeşin oğludur.)