f. Namaz kılmayan, namazı terkeden, namazsız. Beynamaz. (Bak: Târik-üs salât) Namaz, İslâmın temel şartlarından biridir. Peygamberimiz (A.S.M.), namaz dinin direğidir demiştir. Namazını terkeden dininin direğini yıkmış olur. Beş vakit namaz için bir saat yetmektedir. İnsan bir günün 24 saatinden bir saatini Allah'ın huzuruna çıkmak demek olan namaza ayırmazsa büyük ziyana uğramış olur. Namaz kılan insan kötülükten korunur. Yaptığı işler de güzel bir niyetle ibadet hükmüne geçebilir.
BÎ-NASİB
f. Nasibsiz, tâlihsiz.
BİNAVEND
f. Mâni, engel.
BİNA-YI MECHUL
Fiilde fâilin, öznenin meçhul olması hâli. Meselâ: "Yazmak" fiilinin binâ-yı meçhulü olan "yazıldı" kelimesinde olduğu gibi. Fiilde fâilin belli olması hâlinde de "binâ-yı malûm" denir. "Nuri yazdı" gibi.
BÎ-NAZ
f. Naz etmeden Nazsız.
BÎ-NAZİR
f. Benzeri olmayan. Nasirsiz.
BİNBAŞI
Ask: Bin kişiye yakın olan bir tabur askere kumanda eden subay; yarbayın bir alt, yüzbaşının bir üst derecesidir.
BİNC
Her nesnenin aslı ve kökü.
BİNCİŞK
f. Şerçe kuşu.
BİNEFSİHİ
Bizzat, kendisi, kendisi ile.
BİNEK
f. Gözbebeği, hadeka.
BÎ-NEMEK
f. Lezzetsiz, tatsız, tuzsuz.
BİNENDE
f. Görücü, gören. * Tedbirli, ilerisini düşünen, akıllı.
BÎ-NENG
f. Rezil, namussuz.
BÎ-NEVA
f. Zavallı, nasibsiz, muhtaç, çaresiz.
BİNEVEND
f. Mâni, engel.
BİNÎ
f. Burun. (İnsan ve deniz için kullanılır.) * Dağ tepesi. * Zirve, uç nokta. * Yayın ele alınan kısmının ucu. * Görürlük, görmeklik.
BÎ-NİHAYE
f. Sonsuz, nihayetsiz, ebedi, bâki, tükenmez.
BİNİŞ
f. Basiret, görüş, görme kabiliyeti. * Mülâkat.
BÎ-NİYAZÎ
f. Zenginlik.
Bİ-N-NEFS
Kendi kendisi.
BİNNETİCE
Neticede, netice olarak.
BİNNİHAYE
Sonuna kadar. Sonsuz.
Bİ-N-NİSBE
Nisbetle, bir dereceye kadar.
BİNNİYET
Kastederek. Niyetle.
BİNSAR
(Binsır) Serçe parmakla orta parmak arasındaki parmak. Yüzük parmağı.