B Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • BÎ-RÂHE

    f. Çıkmaz sokak. Sapa yer, yolu bulunmayan yer.
  • BİRAK

    Cennet merkeplerinden bir bineğin adı.
  • BİRAN(E)

    f. Viran, harab, yıkık, dökük, eski.
  • BİRASTE

    f. Budanmış ağaç. Fazla dalları kesilmiş ağaç.
  • BÎ-RAYB

    (Bî-reyb) şüphesiz. şeksiz.
  • BİRAZ

    Karşı karşıya kavga etme. Savaşa atılma.
  • BİRBAS

    Derin kuyu.
  • BİRCİS

    Sütlü Deve. Müşteri yıldızı.
  • BÎ-RENG

    f.Renksiz . Taslak halinde resim.
  • BİRE'SİHİ

    Kendi başına, bizzat.
  • BÎ-REYB

    f. şüphesiz, şeksiz.
  • Bİ'R-İ MUATTAL

    Suyu kesilmiş kuyu. Susuz kuyu.
  • Bİ'R-İ ZEMZEM

    f. Zemzem kuyusu.
  • BİRİG

    f. Üzüm salkımı.
  • BİRİNC

    f. Bir hububat cinsi olan pirinç. * Pilav. * Pirinç madeni.
  • BİR'İS

    Sütlü deve.
  • BİRİŞTE

    f. Kızartılmış.
  • BİRKAŞ

    (C.: Berâkış) Serçeye benzer bir küçük kuşun adı.
  • BİRKÎL

    Tüfek. * Zemberek adı verilen bir savaş aleti.
  • BİRLEME

    (Bak: Tevhid)
  • BİRNAS

    Derin kuyu.
  • BİRNİS

    f. At kestanesi.
  • BİRR

    Temizlik. * Günahtan çekinmek. * Takvâ. * İn'âm ve ihsan etme. * Amel-i sâlih, iyi amel. * Koyunu sevketmek. * Gönül, kalb. * Tilki yavrusu. * Fâre.
  • BİRS

    Pamuk.
  • BİRSA'

    Uzun boylu, semiz.
  • BİRSAM

    (Hallüsinasyon) Akıl hastalarının, gerçekten var olmayan bir şeyi varmış gibi yanlış idrak etmeleri halidir. Meselâ karınlarında veya başlarının içinde yılan bulunduğunu söylemeleri yahut bir canavarın ağzını açıp kendilerine baktığını söylemeleri birsam hâlini gösterir.
  • BİRŞAM

    Hiddetli nazar, kızgın bakış.
  • BİRUN

    f. Dışarı, hârici, dış. * Fazla.
  • BİRUNANE

    Haddini aşarak. Haddini tecavüz ederek.
  • BÎ-RUYÎ

    f. Yüzsüzlük, edebsizlik, hayâsızlık.
  • BİRUZ

    f. Değersiz, zümrüte benzer yeşil renkte bir taş.
  • BİRYAN

    f. Kebabın bir nev'i. Piran. Pürân.
  • BİRZEVN

    (C.: Berâzin) Semer vurdukları at. (Farisîde "esb-i palanî" derler)
  • BİRZİN

    Ağaç maşrapa.
  • BÎ-SÂMAN

    f. Sermayesiz, parasız.
  • BİSAT

    (C.: Büsüt) Döşek. * Döşeme, kilim, minder.
  • BİSAT-I ARZ

    Yeşillik, çimen.
  • Bİ'SE

    Ne fena, ne kötü, ne çirkin mânâlarına gelir. Ve birleşik kelimeler yapılır.
  • BÎ-SEBEB

    f. Sebepsiz, boşuna, yok yere.
  • BİSELAMET-İL-EMR

    İşin kolaylıkla ve zahmetsiz yapılması.
  • BÎ-SER

    f. Başsız.
  • BÎ-SER Ü PÂ

    Sefil ve perişan.
  • BİSER(E)

    f. Atmaca cinsinden, zaganos denilen bir nevi avcı kuşu.
  • Bİ'SET

    Gönderilme. İnsanları hak ve doğru yola sevk için gönderilen Cenab-ı Peygamberimiz Resül-i Ekrem'in (A.S.M.) nübüvvetinin başlangıç zamanı, nübüvvetinin bidayeti.(Nasârâ ulemâ-yı benâmından İbn-ül Alâ, bi'setten ve Peygamber'i görmeden evvel haber vermiş. Sonra gelmiş. Hz. Peygamber'i (A.S.M.) görmüş, demiş: $ Yani: "Ben senin sıfatını İncil'de gördüm. İman ettim. İbn-i Meryem, İncil'de senin geleceğini müjde etmiş." M.)
  • Bİ'SET-İ NEBEVİYE

    Allah tarafından Peygamberin gönderilmesi.
  • BİSİNOZ

    yun. Pamuk işçilerinde görünen, pamuk tozlarının sebebiyet verdiği bir akciğer hastalığı.
  • BİSMARK

    (Bak: Prens Bismark)
  • BİSMİHİ

    Onun adı ile, onun namına. * Allah'ın adıyla.
  • BİSMİL

    f. Boğazlanmış, kesilmiş.
  • BİSMİL-GÂH

    f. Hayvan kesilen yer, salhâne.