Kısım, parça. Bir şeyin bir parçası. * Kitab forması. * Küllün mukabili. * Kur'ân-ı Kerim'in otuzda bir parçası. * Kanaat. İktifâ eylemek. * Düğümü sağlam yapmak. Bir şeyi pekiştirip muhkem kılmak. * Kız evlâdı.
CÜZAE
Bıçak sapı.
CÜZAF
Götürü pazar.
CÜZAM
(Cüzzam) Hansel basilinin (mikrobunun) sebep olduğu bulaşıcı bir deri hastalığı.
CÜZAME
Hasaddan sonra ekinden bâki kalan ekin.
CÜZARE
Devenin etrafı (ayakları ve başı gibi.)
CÜZAZ
Kesilmiş ve parçalanmış olan şey.
CÜZAZE
Bez kırpıntısı.
CÜZAZE
(C.: Cüzâzât) Pâre pâre etmek, ayırmak, kesmek. Ağaçtan yemiş düşürmek.