C Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • CÜNÜB

    Cenabetlik. Şer'an yıkanıp temizlenmeye mecburiyet hâli. * Irak, uzak, baid.
  • CÜR'A

    Bir yudumluk su. İçim, yudum.
  • CÜRADE

    Soyulmuş nesne.
  • CÜRAF

    Sel yolu. Selin aktığı mecrası.
  • CÜRAH

    Yara.
  • CÜRAHÜM

    İri gövdeli davar.
  • CÜR'A-RİZ

    f. Damla damla döken.* Bir çeşit ibrik.
  • CÜRAŞE

    Tuz döğülürken etrafına düşen iri parçalar.
  • CÜRAZ

    Polat. Demir.
  • CÜRAZ

    Keskin.
  • CÜRBÜZ

    İnsanlar arasında fesâdçılık yapan gaddâr kişi.
  • CÜRCANÎ

    (Seyyid Şerif Ali Bin Muhammed) : (Hi: 760-830) Astarabad (Cürcan) civarında Tacu'da doğmuştur. Mısır'a giderek orada çeşitli âlimlerden ders okumuştur. Şiraz'da müderrislik yapmıştır. Sa'duddin-i Taftazanî ile kapanan Mütekaddimîn devrinden sonra açılan Müteahhirîn-i Ulemâ devrinin birincisi bu Seyyid Şerif Cürcanî'dir. (K.S.)
  • CÜRCANÎ

    (Abdülkahir) Hicri beşinci asrın ikinci yarısında yaşamış büyük âlimlerden ve Arapçanın dâhi mütehassıslarındandır. Dindarlığı ve takvası da çok ileri olduğu nakledilir... Asıl adı: Abdülkahir-el Cürcanî olan bu Zâtın ilk tahsilini memleketi Cürcan'da yaptığı biliniyor. Adı ve künyesi şu şekilde oluyor: Eş-Şeyh Ebu Bekir Abdulkahir bin Abdurrahman. Bütün cihetleri ile beğenilen bir zat olmuştur. Hakkında deniyor ki: Namazda iken evine bir hırsız girse, bulduğu bir takım şeyleri alır. Cürcanî hırsızı gördüğü halde namazına devam eder ve bozmaz... Vefat tarihi Hi.471 senesidir. (K.S.)
  • CÜRCE

    (C.: Cürâc) Heybeye benzer bir kap.
  • CÜRCUR

    Deve başı.
  • CÜRD

    Tüysüz, kılsız. * Cilt hastası (deve). * Tüyleri kısa olan (at). * Bitki örtüsü olmayan (arazi). * Piyâdesiz (süvâri).
  • CÜRDAN

    At ve eşek zekeri.
  • CÜRDE

    Çorak bölge. * Çıplak vücut. * Atlı asker.
  • CÜRDE ASKERİ

    Eskiden hacca giden kafilelerin muhafızlığını yapan asker.
  • CÜR'ET

    Yiğitlik, cesaret. Korkmayarak ileri atılmak.
  • CÜR'ETKÂR

    f. Cesur, cesaretli, yiğit, delikanlı, atılgan, gözüpek.
  • CÜR'ET-YÂB

    f. Cesur, cesaretli, yiğit, delikanlı, atılgan, gözüpek, cür'etkâr.
  • CÜREZ

    (C: Cirzân) Tarla faresi.
  • CÜRF

    Dere kenarında selin, dibini yalayıp oymuş olduğu bıçık üzerinde kalan toprak veya çamur çıkıntısıdır ki, her an için yıkılıp çökmeğe hazır bir vaziyette bulunur. (E.T.) * Estiyan adı verilen bir ot.
  • CÜRFÜŞ

    Yanları etli olan şişman kimse.
  • CÜRH

    (C.: Cüruh) Yara.
  • CÜRHA

    Birtek yara. * şehadette yani şahidlikte bir tek hükümsüzlük sebebi.
  • CÜRHÜM

    Yemende bir kabile.
  • CÜRM

    (Cürüm) Kabahat, kusur. Hatâ. İsyan. Günah. Kanun hilâfına hareket.
  • CÜRMANE

    f. Ceza, mücâzat.
  • CÜRM-NAK

    f. Suçlu, kabahatli.
  • CÜRMUK

    (C.: Cerâmik) Çizme.
  • CÜRMUZ

    Küçük havuz.
  • CÜRM-Ü MEŞHUD

    Suç üzerinde suçluyu yakalamak. Görülen suç. (Suç üstü)
  • CÜRN (CERİN)

    (C: Cüren) Hurma kurutulan ve harman yapılan yer.
  • CÜRRE

    Cesur, cesaretli, cür'etkâr, cür'et-yâb, yiğit, delikanlı, gözüpek, atılgan. * Uçan her çeşit kuşun erkeği. * Bir zira' miktarı ağaç. (Ağacın başında bir küfe, ortasında bir ipi olup onunla geyik avlarlar.)
  • CÜRRE-BAZ

    f. Atmaca kuşu. * Erkek şahin veya akdoğan. * Hızla uçan ok.
  • CÜRSUM

    (C: Cerâsim) Her nesnenin aslı.
  • CÜRSUME

    (Cürsâm) Kök, asıl, temel. Bir tohumun özü. İlk hücrelik. * Gırtlak kapağı. * Karınca yuvası.
  • CÜRSUME-İ DIRAHT

    Ağacın kökü.
  • CÜRSUN

    Üzerine binâ yapmak için duvardan dışarı uzattıkları ağaç.
  • CÜRŞ

    Yemen diyarında bir yerin adı. * Başı tırnakla taramak.
  • CÜRŞU'

    Büyük karınlı deve.
  • CÜRUB

    Beddualar, bed ve kötü dualar, fenâ sözler.
  • CÜRUH

    (Cürh. C.) Yaralar.
  • CÜRUM

    Sıcak, çukur yer.
  • CÜRÛN

    Bezin eskimesi. * Yumuşak olmak. * Bir nesne aşınmak. * Alışkanlık, itiyat.
  • CÜRÜF

    Uçurum, yar.
  • CÜRÜZ

    Verimsiz çorak yer.
  • CÜRVAZ

    Karnı büyük olan kişi.