f. Küçültme edatı olap bu mânâ ile Farsça isimlere eklenir.
ÇE
(Bak: Çi)
ÇEÇ
f. Hububat elenen kalbur. * Harman savurmakta kullanılan yaba.
ÇEÇEK
f. Gül. Çiçek. * Gönül. * Çiçek hastalığı. * Vücutda çıkan ben.
ÇEH
f. Kuyu, çukur.
ÇEH
f. Kılıç, bıçak ve hançer gibi âletlerin kını, kılıfı.
ÇEHAN
f. Damlıyan, damlayıcı.
ÇEHÂR
f. Dört, erbaa.
ÇEHÂR-DEH
f. Ondört.
ÇEHÂR-GÂNE
f. Dört unsur.
ÇEHÂR-PÂ
f. Dört ayaklı hayvan.
ÇEHARÜM
f. Dördüncü.
ÇEHRE
f. Vech, yüz, surat. * Mc: Surat asmak, dargınlık. * Görünüş, şekil, zahir.
ÇEHRE-NÜMUD
f.Yüzünü gösteren, yüz gösterici.
ÇEHRE-PERDAZ
f. Ressam.
ÇEK
Çekoslovakya, Bohemya ahalisinden olan ve Çek'ce konuşan kavim ki, Osmanlı metinlerinde "çeh" diye geçer.
ÇEKAN
f. Damlamış, damlıyan.
ÇEKİ
Odun gibi ağır cisimleri tartmada kullanılan 250 kiloluk ağırlık ölçüsü.
ÇEKİDE
f. Gürz ve topuz gibi eski zamanlarda kullanılan savaş âletleri. * Damlamış.
ÇEKİMSER
t. Taraf tutmayan.
ÇEKRE
f. Küçük su damlası. Su serpintisi.
ÇELEBİ
Efendi, kibar kimse. * Mevlâna postnişinine verilen ünvan. * Çelebi, Sultan Mehmed devrine kadar padişah oğullarına verilen ünvan idi. * Mevlânâ soyundan gelenlerle, mevlevilerin büyüklerine verilen ünvan.
ÇELE-ÇEPE
f. Sağa sola.
ÇELENK
f. Eskiden kadınların süs için başlarına taktıkları mücevher veya madenlerden yapılmış sorguç. Halka şeklinde çiçek veya yapraklı dal demeti. (Cenazelere çelenk göndermek İslâm âdeti değildir, israftır.)
ÇELİPA
f. Haç, put, sanem. * Eğik ve kıvrık çizgi.
ÇEM
f. Naz ve eda ile salınarak yürüme. * Ziynetli, süslü, düzgün. * Cürüm, kabahat, suç. * Taam, yemek. * Mâna. * Kazanılmış, toplanılmış.
ÇEMBER
(Bak: Çenber)
ÇEMEN
Yeşil ve kısa otlarla kaplı yer, çimen. Ağaç ve çiçekleri olan yeşillik, çayır. * Pastırmaya konulan bir çeşit ot.
ÇEMENİSTAN
f. Bahçe, çimenlik.
ÇEMENZAR
f. Yeşillik, çayır.
ÇENBER
f. Daire, def ve kalbur gibi şeylerin tahtadan olan dairesi. * Fıçı ve tekerlek gibi şeylere takviye edip, dağılmalarını önlemek için etrafını çevirecek tarzda geçirilen demir veya tahta halka. * Başa ve boyna bağlanan yemeni. * Esirlik, bağlılık, kölelik. * Geo: Bir düzlemde bulunan sabit noktadan aynı uzaklıktaki noktaların meydana getirdiği geometrik şekil.
ÇEND
f. Kaç tâne? Ne kadar? * Birkaç. Üç-beş gibi adet. * Herhangi bir şeyin yüzde biri.
ÇENDAN
f. Gerçi, her ne kadar. O kadar. Pek o kadar.
ÇENDÎ
f. Bir müddet, biraz.
ÇENDİN
f. Kaç, kadar, ne kadar, bu kadar.
ÇENEB
f. Sünnet.
ÇENG
f. Pençe. * El. * Çalgı âletlerinden bir saz çeşidi. * Eğri büğrü.
ÇENGAR
f. Yengeç. * Bakır pasından yapılan yeşil boya.
ÇENGEL
f. Pençe. * Bir şey asmağa yarayan alet. * Orman, ağaçlık yer.
ÇENGİ
Zil ve kaşık vurarak oynayan dansöz ve rakkase ki, ekseriyetle çingene kızlarındandır.