f. Küp, testi, fırın ve bunlara benzer şeylerin ağzı.
DEHANGÜŞA
f. Söyliyen, açılmış ağız, konuşan ağız.
DEHÂN-I TENG
Ufak ağız. Dar ağız.
DEHAR
f. Mağara, dağ mağarası. Kovuk. Çatlak.
DEHARİR
Zamânın şiddetleri.
DEHARİS
Belâ. Şiddet.
DEHAZ
f. Feryat, figan. Bağırıp çağırma. Yüksek sadâ ile medet isteme.
DEHBEL
Yemekte lokmanın büyük olması. * Bir kuş adı.
DEHDAK
Kesmek. Kat'.
DEHDAN (DEHDEHÂN)
Develerin bir yere toplanması.
DEHDEHE
Yuvarlamak, döndürmek.
DEHDEHÎ
f. Hâlis altun.
DEHEN
f. Ağız.
DEHEN-ŞUY
Ağız temizleme, ağız yıkama.
DEHHAŞE
Çok fazla derecede korkunç, dehşet verici.
DEHİŞT
f. İttifak, ittihad, birlik. * Bir tarzda hareket, aynı şekilde hareket.
DEHKEL
Zahmet, meşakkat. * şiddetli ve meşakkatli zaman.DEHKEM Â : Yaşlı adam. İhtiyar adam.
DEHL
Zamandan bir saat. * Azca nesne.
DEHLES
Kısa boylu kimse.
DEHLİZ
(C.: Dehâliz) Hol, koridor. Ev ile kapı arası.
DEHLİZ-İ CİNAN
Revak-ı uhreviye mânasında mecazî bir deyimdir. (Bak: Revâk-ı uhreviye).
DEHM
(C.: Dühum) Ansızdan gelmek. * Çok fazla miktarda asker. * Çok adet, kesret.
DEHMA
Belâ. Zahmet * Çömlek. * Çok adet, kesret, sayı çokluğu. * Kadim, eski. * Halis kırmızı koyun. * Koyu kızıl.
DEHMAK
Kesmek, kat'.
DEHME
Yumuşak yemek.
DEHMECE
İhtiyar kişinin ayağında köstek var gibi yab yab yürümesi.
DEHMEKA
Yumuşak ve güzel yemek. * Her nesnenin yumuşağı.
DEHMUS
Cömert kişi. Kerim kimse.
DEHN
Değnekle vurmak. * Yağmurun, yeri ıslatması. * Bir şeyi yağlamak. * Bir kimseye münâfıkane muâmele etmek.
DEHNA
Ova, sahrâ. Çöl, geniş veya susuz ova. * Bir yer ismi.
DEHNEC
Zümrüt gibi bir kıymetli taş.
DEHR
Zaman, çok uzun zaman, ebedi. * Bin yıllık zaman. * Dünya.
DEHR SURESİ
Kur'ân-ı Kerim'in 76. suresi olup Sure-i İnsan, Ebrar, Emşac, Hel Etâ Suresi de denir.
DEHRE
f. (Dahra) Testere gibi dişli ve eğri budama âleti. Bağ budamak için kullanılan testere gibi dişli olan bıçak.
DEHRÎ
Dehr ve zamana dair ve müteallik. DEHRİYE : Devre ait. Zamana dair ve müteallik. * Âlemin ezelî ve ebedîliğini iddia edip âhirete inanmıyan münkir ve imansız bir fırka.
DEHR-İ FÂNİ
Fâni dünya, geçici dünya.
DEHRİYYUN
(Dehrî. C.) Dehriye fırkasından olanlar.DEHS (Dehâs) : İçine ayak batan yumuşak yer.
DEH-SAL
f. Gezegen, seyyare, yıldız.
DEH-SALE
f. On yaşında. On yıllık.
DEHŞ
f. Bulanıklık, karanlık. Zulümat. * Bir işe başlama.
DEHŞ(E)
Tenbel olmak.
DEHŞET
Korkup kaçılacak şey. Ürkmek, şaşmak. Korku ve telâş içinde olmak.
DEHŞET-EFŞAN
f. Korkunç, korku ve dehşet saçan, ürkütücü.
DEHŞET-ENGİZ
f. Çok dehşet verici. Çok korkutucu.
DEHUN
f. Hatırlama, ezber okuma.
DEHÜM
f. Onuncu.
DEHVER
Cem'etmek, toplamak. * Lokmayı büyük yapmak.
DEHY (DEHÂ)
Kişinin fikir ve ferâsetinin isabetli ve doğru olması.