f. Nefes çeken, soluk çeken. * Devamlı öten bir güvercin cinsi. * Kaval, ney gibi çalgıları devamlı üfürenler. * Bazı kuşların, kübbül gibi uzun uzun ötenleri. * Şarap içen.
DEM-KEŞİDE
f. Kafadar, arkadaş.
DEML
Yeri terslemek. * Yara, cerh.
DEMLES
Kaba, galiz nesne.
DEMMA'
Mütekebbir gönüllü, gururlu kimse.
DEMNE
f. Fırın ve ocak bacası.
DEMODE
Fr. Modası geçmiş, kimse kullanmaz hâle gelmiş olan.
DEMOKRASİ
yun. (Demos: Halk; Kratia: İdare, iktidar) Halk iktidarına dayanan hükümet şekli. Devlet iktidarını elinde bulunduranların, halkın çoğunluğunun iradesiyle seçildiği hükümet şeklidir. Tatbikatı üç şekildir:1- Vasıtasız hükümet şekli: Halk, devlet iktidar ve hâkimiyetini vasıtasız olarak kullanır. Kanunları kendisi yapar, suçluları kendisi muhakeme eder, idareyi kendisi yürütür. Bu usül ancak küçük cemiyetlerde tatbik imkânına sahiptir. 2- Yarı vasıtasız hükümet şekli: Halk re'yi ile temsilciler meclisi seçilir. Meclisin çıkardığı kanunların tatbik edilebilmesi için halkın re'yine baş vurulması (referandum) şarttır.3- Temsil hükümet şekli: Cumhuriyet. Halk seçim yolu ile hakimiyet ve iktidarı, belli bir zaman için seçtiği temsilciler meclisine devreder. İktidarı halk adına meclisler kullanır.Demokrasinin temsil şekli olan cumhuriyetin de üç ayrı tatbik şekli vardır. 1- Meclis hükümeti sistemi: Hükümet, meclis iradesiyle teşekkül eder. Eğer hükümet meclisin itimadını kaybederse meclis tarafından düşürülür. 2- Parlementer hükümet sistemi: Hükümetle, meclis, belli ölçüler içinde birbirine karşı müstakildir. 3- Başkanlık hükümeti sistemi: Hükümet başkanını halk seçer. Başkan, hükümet üyelerini kendisi tâyin eder ve kendisi azleder.Demokrasi, hukuk devletine ve millet ekseriyetinin hakimiyetine dayalı olup kişi veya azınlık hâkimiyetini reddeder.Demokrasinin temellerine aykırı olmayan herhangi bir inanış ve fikir sahibi olanlar, kendi inanış ve fikrini halka kabul ettirmek için zor kullanmak veya idareyi ele geçirmek için zorlama ve isyana teşebbüs veya açıkça teşvik etmemek şartıyla her türlü inanış ve fikri; neşir, tebliğ ve telkin etmek serbestliğini kabul eden devlet şeklidir.
DEMOKRAT
Demokrasi taraftarı.
DEMOKRATİK
Fr. Demokrasiye uygun.
DEMRAG
Çok kırmızı olan.
DEMS
Örtmek. Defnetmek, gömmek.
DEM-SAZ
f. Arkadaş, refik, hem-dem, dost. Sırdaş.
DEM-SAZÎ
f. Dostluk, arkadaşlık. Sırdaşlık.
DEMŞİNAS
f. Hikmetli davranan, akıllı.
DEMUK
Sür'atli, seri, hızlı.
DEMY
Kan, dem.
DEN'
Horluk, zelillik.
DENA'
Arkanın yumru olması, kamburluk.
DENAET
Alçaklık, çok fena hareket. Zillet, kötü mizac. * Asılsızlık, aslı olmamak.
DENAET-KÂRÂNE
f. Alçakçasına, alçakça.
DENANİR
(Dinar. C.) Dinarlar.
DENASET
Kirlilik, paslılık, temiz olmayışlılık.
DENASET-İ AHLÂK
Ahlâk kirliliği, ahlâksızlık.
DENAVET
Yakın olmak, yakınlık.
DENAYA
(Bak: Deniyyât)
DENDANE
f. Diş tanesi. * Çark vesaire dişi.
DENDENE
f. Mırıltı, homurdanma. Ağır ağır, dudak kıpırtısıyla, yavaş yavaş söylenen söz.
DENEF
İyileşmeyen hastalık.
DENEN
Bir kişinin belinin bükülüp eğri olması. * Kolları çok kısa olmak. * Hayvanların ayakları kısa ve göğüsleri yere yakın olması.
DENES
(C.: Ednâs) Kir, pas, pislik, murdarlık, necaset.
DENEY
(Bak: Tecrübe)
DENEYCİLİK
(Ampirizm) Fels: İnsan zihninde mevcut her bilginin ve her düşüncenin kaynağı tecrübe (deney) olduğunu iddia eden felsefi görüş. Bu görüş, tecrübenin ehemmiyetini belirtirken aklın ve dinin rolünü inkâr ediyor. Tecrübe maddi dünyayı anlamak için gerekli ama, yeterli değildir. Tecrübe görüneni ve müşahhası bize verir. Akıl ise, mücerredi, umumiyi, kaide ve prensipleri verir. Din ise tecrübe ve akıl ile beraber bunların alanını aşan hakikatleri verir. Hakikat, tecrübe ve akılla sınırlı değildir. İslâm akla ve tecrübeye yer verir fakat bunların sınırları içinde hapsolmaz. Müslüman geniş görüşlüdür, dar görüşlü teorilere bağlı düşünmez.
DENG
f. Hayran, şaşkın, şaşmış olan, ahmak, ebleh, bön, sersem. * İki katı maddenin tokuşmasından hasıl olan ses. * Pergel noktası.
DENİ
(C.: Deniyyât) Soysuz, alçak, ahlâksız. * Dünyaya âit, fâni ve geçici. * Yakın, karib.