Kendi sülâlesinden gelenler. Aynı cinsten olanlar.
EBNÂ-ÜD DEHALİZ
Anası babası belli olmayıp etrafa atılmış, sokağa bırakılmış çocuklar.
EBNÂ-YI MAZİ
Mâzinin insanları.
EBNÂ-YI SEBİL
Yolcular, seyahat edenler, seyyahlar.
EBNÂ-YI VATAN
Vatan evlâtları.
EBNİYE
(Bina. C.) Binalar. Yapılar.
EBNİYE-İ ATİKA
Eski binâlar.
EBNİYE-İ MÜRTEFİA
Yüksek binalar.
EBR
f. Bulut.
EBR
Ürkmek. Kaçmak.
EBRAC
Burçlar, kaleler.
EBRAH
Zor olmak, güç olmak.
EBRAK
Fazlaca parıltılı. * Taşlı, kumlu, balçıklı yer. * Alaca renkli at. * İki renkli lekeli bir şey.
EBRÂR
(Berr. C.) Özü sözü doğru olanlar, hamiyetliler. Sâdıklar. İyiler.
EBRÂR-I ÜMMET
Ümmetin iyileri. Hayırlıları.
EBRAS
İnsanın rengini degiştiren alaca ve miskin eden çok fena bir maddi hastalık ismi.
EBREC
Gözünün akı çok olan güzel gözlü kimse.
EBRED
(Berd. den) Çok soğuk.
EBREHE
Peygamberimizin (A.S.M.) doğumundan elli gün kadar evvel Kâbenin tahribine gelen Habeş Ordu Kumandanının ismi. (Bak: Ebabil)(Fillerle varıp Kâbeye, hem Ebrehe zâlim.İsterdi ki, yapsın nice bin türlü mezâlim...İsterdi ki; o beyt yıkılıp şöhreti sönsün.Halk Kâbeyi terkederek, kiliseye dönsün.İsterdi ki; çeksin doğacak nura bir sed.Hem doğmadan ölsün diye "Mahbub-u Müebbed."Günlerce gidip Kâbeye hem yaklaşan orduBirdenbire bir tehlike sezmiş gibi durdu...Sür'atle gelip bir sürü kuş, semt-i bahirden. Taş harbine başlar, pek acib hepsi birden.İndikçe havadan o muamma gibi taşlar Cansız yıkılıp yerlere yatmış nice başlar.Şahıyla beraber kocaman orduyu Mevlâ Olsun diye mahbuba nişan eyledi mevta. E.L.)
EBREK
En bereketli.
EBRENCEN
f. Bilezik. Kadınların kollarına taktıkları altından mâmul zinet eşyası.
EBRESİM
İbrişim.
EBRESİMÎ
İbrişimci.
EBREŞ
Alaca benekli at. * Kırmızı ve beyazdan meydana gelen alaca renk.
EBR-İ BAHAR
Bahar bulutu.
EBR-İ BÂRÂN
Yağmur bulutu.
EBR-İ İHSAN
İhsan, lütuf bulutu.
EBRİC
Yayık adı verilen ve yoğurttan yağ çıkarılan nesne.
EBRKÂR
f. Şaşkın, sersem, ne yapacağını bilmeyen adam. (Ebr'in "bulutun" yerinde durmayıp gezici olmasından kinâye olarak, bu mânayı aldığı sanılmaktadır.)