(Cefn. C.) Göz kapakları. * Asma çubukları. * Kirpikler.
ECHAM
Gözü büyük ve kırmızı olan. * (Müe: Cahmâ)
ECHEL
Çok câhil. Çok bilgisiz. En câhil.
ECHELİYYET
Çok bilgisizlik. Çok câhil oluş.
ECİC
Ateş parlaması.
ECİL
İşini geriye bırakan, geciktiren. * Geciktirilen, geriye bırakılan şey. * Bir yerde birikip toplanmış su.
ECİLLE
(Celil. C.) Fazilet, ilim ve rütbe itibariyle daha yüksek olanlar. Büyükler.
ECİM
Bir şeye çok devam etmekten usanç gelme. * Suyun necis olup bozulması. * Birini istemediği hâle koymak.
ECİNNE
(Cenin C.) Ceninler. Ana karnındaki çocuklar.
ECİNNÎ
Cin taifesinden bir fert. (Bak: Cinn)
ECİR
Ücretle çalışan, nefsini kiraya veren. Gündelikçi.(Devletler, milletler muharebesi tabakat-ı nev-i beşer muharebesine terk-i mevki ediyor. Zirâ, beşer esir olmak istemediği gibi, ecir olmak da istemez. S.)
ECİR
(Bak: Ecr)
ECİRLİK
t. Ücretle çalışma, hizmetkârlık.
ECİRNÂ
(İcâret. den) Bizi hıfzeyle, muhafaza eyle (meâlinde.)
Haktan, doğruluktan, adaletten uzaklaşan, ayrılan adam. * Beli eğri, kambur olan adam.
ECNİHA
(Cenah. C.) Kanatlar. Cenahlar. Taraflar.
ECR
(C.: Ücur) Bir iş, bir hizmet mukabilinde verilen şey. * Ahirete aid mükâfat, hayır ceza. * Ücret, mukabil, karşılık. Sevab. * Tıb: Kırılan bir uzvun sarılması.