(Dübür ve Dübr. C.) Ard ve arka taraflar. Herhangi bir şeyin sonları ve akibetleri.
EDBAR-ÜN NÜCUM
Fecirden evvel kılınan iki rek'at nafile namaz.
EDBAR-ÜS SÜCUD
Akşam namazından sonra kılınan iki rek'at nafile namaz.
EDBES
Rengi ne kızıl, ne siyah olan hayvan.
EDD
(C.: Üdüd) Kuvvet. * Yetişmek. * Ric'at etmek.
EDDAİ
Mâlum bir duâcı. Duâcınız. Hayrınızı isteyen meâlinde imza yerine yazılan bir tâbir.
EDEB
Terbiye. Kavlen, fiilen insanlara lütuf ile muamele etmek. Güzel ahlâk. Usluluk. Hayâ. * Ist: Sünnet-i Resul'e (A.S.M.) uygun hareket etmek. * Utanılacak şeylerden insanı koruyan meleke; kuvve-i râsiha-i nefsiye. * Edebiyat ve ondan bahseden ilim.(Kur'anın edebi ise: Öyle bir hüznü verir ki, âşıkane hüzündür. Yetimâne değildir. Firak-ul ahbabdan gelir. Fakd-ül ahbabdan gelmez. Lemeat)
EDEB-AMUZ
Edeb öğreten.
EDEBÎ
Edebe dâir. Güzel söylenmiş yazı. Edebiyata âit. Ehl-i edebe, terbiyeli, ahlâklı ve edebli olanlara dâir ve edebe mensup ve müteallik.
EDEB-İ KELÂM
Söz güzelliği, söz zarifliği. * Edb: İfade arasında bayağı ve çirkin tabirlerin bulunmaması. İfadenin güzel oluşu.
EDEB-İ MUÂŞERET
(Bak: Âdâb-ı muaşeret)
EDEBİYAT
Düşünce, duygu veya herhangi bir hakikatı veya herhangi bir fikri yazı veya sözle, manzum veya nesir halinde güzel şekilde ifâde san'atı. Bu san'atla uğraşan ilim kolu. * Edebiyata âit yazıları toplayan kitap.Edebiyatın sözlük anlamından biri de edebe, yani terbiyeye uygun söz söylemektir. Demek ki edebiyatçı edepli olmalı, edepsizce söz ve yazılar edebiyat olamaz.(Edebiyatta vardır üç meydan-ı cevelân; onlar içinde gezer, haricine çıkamaz: Ya aşkla hüsündür, ya hamâset ve şehâmet, ya tasvir-i hakikat. İşte yabani edebse hamâset noktasında hakperestliği etmez.Belki zâlim nev-i beşerin gaddarlıklarını alkışlamakla kuvvet-perestlik hissini telkin eder. Hüsün ve aşk noktasında, aşk-ı hakiki bilmez.Şehvet-engiz bir zevki nefislere de zerkeder. Tasvir-i hakikat maddesinde, kâinata san'at-i İlâhî suretinde bakmaz;Bir sıbga-i Rahmanî suretinde göremez. Belki tabiat noktasında tutar, tasvir ediyor; hem ondan da çıkamaz.Onun için telkini aşk-ı tabiat olur. Maddeperestlik hissi, kalbe de yerleştirir; ondan ucuzca kendini kurtaramaz.Yine ondan gelen, dalâletten neş'et eden ruhun ıztırabatına, o edepsizleşmiş edeb (müsekkin, hem münevvim); hakiki fayda vermez. S.)
EDEBİYAT YAPMAK
Mc: Güzel ve uzun uzun sözlerle mevzu dışına çıkarak konuşmak.
EDEBİYAT-I CEDİDE
1896 - 1901 tarihleri arasında Avrupa te'siri ile meydana gelen edebiyat cereyanına verilen isim. Yeni edebiyat. Servet-i Fünun Edebiyatına verilen ad.
EDEBİYYUN
Edebiyatçılar. Edebiyatla uğraşanlar.
EDEME
Derinin iç yüzü. (Dış yüzüne "beşere" derler.)
EDEVAT
(Edat. C.) Aletler. Takımlar, parçalar. * Gr. Fiil veya isimlere eklenen küçük kelime veya harfler. Edatlar.
EDEVAT-I KİTABET
Yazı vasıtaları.
EDEYAN
f. Çok koşan hayvan.
EDFA
(Edfâk) Beli kamburlaşıp bükülmüş kimse. * Uzun boynuzlu keçi. * Kanadı uzun kuş.
EDFER
İğrenilen, tiksinilen, nefret edilen şey.
EDGAM
Yüzü ve dudaklarının etrafı siyah olup, sâir bedeni başka renk olan at.
Edebiyatçı. Güzel ve san'atlı söz söyleyen veya yazan. * Edebli, terbiyeli.(Edibler edebli olmalı, hem de edeb-i İslâmiye ile müteeddib olmalı. Ve onların sözleri, kalb-i umumi-i müşterek-i milletten bitarafane çıkmalı. Ve matbuat nizamnamesini, vicdanınızdaki hiss-i diyânet ve niyet-i hâlisa tanzim etmeli. İk. M.)
EDİBÂNE
f. Edibe yakışır, terbiyeli bir surette. Edebiyatçı gibi.
(Edille-i şer'iye) Fık: Fıkıh ilminin istinad ettiği deliller: Kitab (yani Kur'an-ı Kerim'deki deliller), sünnet, icma-ı ümmet ve kıyas-ı fukaha. (Usul-ü erbaa ve edille-i asliye tabirleri de aynı mânada kullanılır.)
EDİLLE-İ KATI'A
İtiraz edilmeyecek derecede kat'î ve sağlam deliller.
EDİLLE-İ KAVİYYE
Sağlam deliller.
EDİLLE-İ ŞER'İYE
(Bak: Edille-i erbaa)
EDİLLE-İ TÂLİYE
Huk: Örf, âdet, teâmül, istishab, asıl ve amel, maslahat-ı mürsele, kaide-i külliye, âsâr-ı sahabe ve âsâr-ı kibar-ı tabiîn gibi deliller.
EDİM
Sahtiyan, tabaklanmış deri. * Satıh, yüz, zemin.
EDİM-İ ARZ
Yer yüzü.
EDİMME
Derinin ikinci tabakası.
ED'İYE
(Duâ. C.) Duâlar.
ED'İYE-İ HAYRİYE
Hayırlı dualar.
ED'İYE-İ ME'SURE
Peygamberimiz (A.S.M.) ile, sahabelerden naklolunan te'sirli ve makbul duâlar.