F Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • FASYE

    Darlıktan ve belâdan kurtulmak.
  • FAŞ

    Meydana çıkmış. Yayılmış. * Anlaşılmış olan.
  • FAŞİST

    Fr. Faşizm taraftarı.
  • FAŞİYE

    (C: Fevâşi) Koyun, deve ve benzeri hayvanat gibi doğurup çoğalan mal cinsi.
  • FAŞİZM

    Fr. Irkçılığa dayanan diktatörlük rejimi.
  • FATANET

    (Fetânet) Zihin açıklığı. Çabuk kavrayış ve anlayış. Sağlam anlayış. Fıtnetlik. * Müteyakkız oluş. * Peygamberlerin sıfatlarından biridir.
  • FAT'E

    Vurmak. * Yarmak. * Cimâ etmek. * Yere vurmak.
  • FATH

    Yassı ve enli olmak.
  • FATIMAT-ÜZ ZEHRA

    Hz. Resul-i Ekremin (A.S.M.), Hz. Hatice'den doğma kızı. Hicretten 18 yıl önce doğmuş, Hz. Ali ile evlenmiş ve Hz. Hasan ve Hüseyin'in vâlideleri olmuştur. Peygamberimizden (A.S.M.) 6 ay sonra dâr-ı bekaya göçmüştür. (Radıyallahü anha)
  • FATIMÎ

    (Fâtımiyye) Hz. Fatıma Sülâlesinden olmak iddiasında bulunan, önce kuzey Afrika, sonra Mısırda hükümet süren sülâleye mensub meliklerin takındıkları isimdir. (Mi: 910-1171) İsmâiliye nâmında bâtıl fırkadandırlar. Salâhaddin-i Eyyubî, ordusu ile, Fâtımîlerin hâkimiyetine son verdi.
  • FATIN

    (Fıtnat. dan) Fıtnat sahibi, zihni açık, uyanık. İleri derecede akıllılık.
  • FÂTIR

    Benzeri bulunmayan şeyi yaratan. Hârika üstün san'atiyle yaratan. Halkedici Allah (C.C.)
  • FÂTIR SURESİ

    Kur'an-ı Kerim'in 35. suresi. Melâike Suresi de denir. Mekkîdir.
  • FÂTIR-ÜS SEMÂVÂT

    Gökleri yaratan, Allah.
  • FÂTİH

    Açan, fetheden. Teshir eden, zapteden. * Kapıları selâmet üzere açan, Cenab-ı Hak.
  • FÂTİH SULTAN MEHMED HAN

    (1432 - 1481) En meşhur Osmanlı Padişahlarındandır. ll. Murat Han'ın oğlu ve ll. Bayezid Han'ın babası ve 7. pâdişahtır. Edirne'de doğmuş ve Gebze'de vefat etmiştir. Resul-i Ekrem'in (A.S.M.) medhine mazhar olmuştur. Peygamberimiz "İstanbul mutlak fetholunacaktır." müjdesini vermişti ve onu feth eden kumandan ve askerlerini medh ü senâ etmişti. Dört-beş lisan bilen Sultan Fâtih, saltanatı boyunca büyüklü küçüklü 17 devleti aldığı gibi 29 Mayıs 1453 Salı günü İstanbul'u fethederek İslâma kazandırdı ve orta çağa son verdi. En eski ve büyük Bizans Kilisesi olan Ayasofya'yı putlardan temizledi ve orasını sâdece Cenab-ı Hakk'a ibadet edilen camiye çevirdi ve kıyamete kadar câmi' kalmasını yazılı vasiyet ile vakfeyledi, Müslüman Türk milletine bıraktı. (R. Aleyh)(Meşhur İslâm seyyahı ve tarihçisi Evliya Çelebi, Seyahatnâme'sinde diyor ki: "İlk İstanbul kadısı (hâkimi) olan Hızır Bey Çelebi'nin huzurunda, haşmetli padişah Fâtih ile bir Rum mimarı arasında şöyle bir muhakeme cereyan eder:Büyük bir âbidenin inşasında kullanılacak iki mermer sütunu Fâtih, bir Rum mimarına teslim eder. Mimar da, Fâtih'in arzusunun hilâfına olarak, bu sütunları üçer arşın kesip kısaltır. Fâtih, cezaen Rum mimarının elini kestirir. Rum mimarı da, Fâtih aleyhine dâva açar. Bunun üzerine mahkemeye celb edilen Büyük Padişah, baş köşeye geçmek istemiş. Birden bire, hâkimin şu ihtariyle karşılaşmış: - Oturma Beyim! Hasmınla mürafaa-i şer'i olacaksın; ayakta beraber dur!Hızır Bey Çelebi; bu koca şanlı padişah-ı maznuna, haksız el kestirdiği için, kendisinin de kısasa tâbi olduğunu ve elinin kesileceğni bildirir.Fakat mimar kısası istemediği için, Büyük Fâtih günde on altun tazminata mahkûm olur; ve hatta kısastan kurtulduğu için bu tazminatı kendiliğinden yirmi altuna çıkarır." İslâm mahkemesinin adâletinin şanlı misallerinden biri olan şu misal, bize en haşmetli hükümdarlarla en âciz ferdlerin huzur-u mahakimde müsavi olduğunu gösteriyor. İ.İ.)
  • FÂTİHA

    Bir şeyin başlangıcı, ibtidası. * Mübaşeret. Başlamak. * Karar vermek. * Bir duânın sonunda veya duâya başlarken Fâtiha Suresini okumayı hatırlatan ifade. * Kur'an-ı Kerim'in birinci suresi. (Bak: Seb'ul mesâni)
  • FÂTİHA-İ KELÂM

    Sözün başlangıcı.
  • FATİK

    (C: Fitâk) Çeri ve öncü olan kimse.
  • FATİK(E)

    (C.: Futtâk-Fevatik) Eline fırsat geçtikçe adam öldüren kimse.
  • FATİM

    Sütten kesilmiş çocuk.
  • FATİN

    (Fitne. den) Fitne çıkaran. Dinden çıkarıp azdıran. İğfâl eden.
  • FATİN(E)

    (Fıtnat. dan) Anlayışlı, akıllı, zeki, uyanık.
  • FATİN-ÜL ASR

    Asrın en zeki, anlayışlı ve akıllısı.
  • FATİR

    Durgun, füturlu, gevşek. * Ilık, az sıcak.
  • FATÎR

    Tâze şey. * Mayalanmış hamur.
  • FATK

    Kırma, ayırma, yarma, çatlatma. * "Kasık yarığı" denilen bir hastalık. * Elbisenin dikişlerini sökmek.
  • FATM

    Kesmek.
  • FATR

    Bir şeye başlamak. * İcab eylemek. * Yarık, çatlak. * Yarmak. * Yaratmak. * Oruç tutanın orucunu açması.
  • FATUR

    Oruç bozacak şey.
  • FATV

    Bir şeye el ile vurmak. * Cimâ etmek.
  • FA-ÜL FİİL

    Gr: Bir fiilin aslî harflerinden birinci harfi.
  • FAVÎNA

    Ud-us salib dedikleri nesne ki iki sınıftır; biri erkek olup uzundur, biri dişidir ki ondan kısa olur ve ikisi de kafasızdır.
  • FAVORİ

    Fr. Sakalın kulak hizasından yanağa doğru inen kısmı. * Bir müsabakayı kazanacağı tahmin edilen şahıs, takım veya hayvan.
  • FAY

    Fr. Arazide meydana gelen ve bir tarafı yüksek, bir tarafı alçak olan büyük yarık.
  • FAYIK

    Yüce, âli.
  • FAYİH

    Kendiliğinden dağılan güzel koku.
  • FAYİHA

    (C.: Fevâyıh) Meyve ve çiçek kokusu. * Güzel kokulu nesne.
  • FAYSAL

    Karar. Hüküm. Fasıl. Hall. (Bak: Fasl)
  • FAZ

    Fr. Ardı ardına gelen değişikliklerin her biri. Safha.
  • FAZ' (FEZÂA)

    Şiddet. * Miktarından tecâvüz etmek, ölçüsünü aşmak. Rezillik etmek.
  • FAZA

    Karışık.
  • FAZA

    (C: Fivâz) Zahmet, meşakkat.
  • FAZA'

    Sıkmak. * Çıkarmak. * Almak.
  • FAZAH

    Boz renkli olmak.
  • FAZAHAT

    (C.: Fazâyih) Alçaklık, edepsizlik, hayâsızlık.
  • FAZAİL

    Faziletler. (Bak: Fazl - Fazilet)
  • FAZAİL-İ AHLÂK

    Ahlâk faziletleri.
  • FAZAİL-İ ÂLİYE

    Yüksek faziletler.
  • FAZAİL-SİMAT

    Alâmet ve işaretleri faziletten ibaret olan.