f. Boğazda kalan, boğazdan zor geçen (şey). * Ahlat armudu.
GÜL-Ü MUHAMMEDÎ (A.S.M.)
Kırmızı renkte bir gül çeşitidir. ("Keşfül Hafa" isimli hadîs kitabının 1, cilt, 302. Sahifesinde, mezkur gül hakkındaki rivayetlerin sıhhatleri üzerinde durulmaktadır.)
GÜLVE
f. Fırın bacası.
GÜL-VEND
f. En çok ceviz, incir, fıstık gibi şeylerden yapılan hediye, armağan.
GÜLZAR
f. Gül bahçesi. Gül tarlası.
GÜM
f. Yitik, kayıp, zâyi.
GÜMAN
f. Zan. Tahmin. Sanmak. şüphe.
GÜMAŞTE
(C.: Gümaştegân) f. Vekil, vezir.
GÜMGEŞT
f. Kaybolmuş, yitirilmiş.
GÜMKERDE
(Gümkerdepey) f. İzi kalmamış, adı sanı kaybolmuş, unutulmuş. * Yaptığı işi kimseye sezdirmeyen.
GÜMNAM
f. Eseri kalmamış, adı sanı kaybolmuş, unutulmuş.
GÜMRAH
f. Yolunu şaşırmış. Doğru yoldan sapmış. * Bol, gür.
GÜMRAHÎ
f. Sapıtma, doğru yoldan çıkmış olma.
GÜMŞÜDE
f. Telef olmuş, zâyi olmuş, kaybolmuş.
GÜMÜŞ KOZAK
Tar: Eskiden hükümdarlara gönderilen nâme-i hümayunların konulduğu mahfaza. Nameler atlas keseye konur, sonra da kozaya geçirilirdi. Kozakların gümüşten yapılmış olanları olduğu gibi altundan, şimşirden de yapılanları vardı. Altundan olanlar imparatorlara, gümüşten olanlar da küçük devlet reislerine gönderilen nâme-i hümayunlara mahsustu. (O.T.D.S.)
GÜNA GÛN
f. Türlü. Çeşitli nevilerde olan. Çeşit çeşit. Renk renk.
GÜNAH
f. Cezayı gerektiren amel. Dine aykırı iş. Allah'ın emirlerine uymayan hareket. (Bak: Kebâir-Cünha)(Evet günah kalbe işleyip siyahlandıra siyahlandıra tâ nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah istiğfar ile çabuk imha edilmezse kurt değil belki küçük bir manevi yılan olarak kalbi ısırıyor. Meselâ: Utandıracak bir günahı gizli işliyen bir adam, başkasının ıttılaından çok hicab ettiği zaman melâike ve ruhaniyatın vücudu ona çok ağır geliyor. Küçük bir emare ile onları inkâr etmek arzu ediyor. L.)
GÜNAHKÂR
f. Günah işleyen, günahlı.
GÜNAHKÂRÎ
f. Günahkârlık.
GÜNAHPİŞE
(C: Günahpişegân) Günah işlemeyi âdet haline getiren.
GÜNAHPİŞEGÂN
f. Günah işlemeyi âdet haline getirenler.
GÜNAŞIRI
t. İki günde bir. Bir gün olup ertesi gün olmayarak ve böylece sürüp giderek.
GÜNBED
f. Kümbet, kubbe, üst tarafı yuvarlak şekilde olan bina veya çıkıntı.
GÜNBED-İ ÂB
Su kabarcığı.
GÜNBED-İ AZRAK
Gökyüzü.
GÜNBED-İ EKVAR
Gökyüzü.
GÜNBED-İ HADRA
Yeşil kubbe. * Mc: Gökyüzü, sema.
GÜNC
f. Hazine. Köşe. Zâviye.
GÜNCAYİŞ
f. Sığışma, sığma.
GÜNCÎDE
f. Bir şey veya zarf içine sığmış olan. Sıkıştırılmış.
GÜNCÎDEN
f. Sığmak, girmek.
GÜNCİŞK
f. Serçe kuşu, usfur.
GÜNG
Dilsiz.
GÜNGÖRMEK
Mc: İkbal, refah, saadet, mutlu olarak yaşamak.
GÜNGÖRMÜŞ
Tecrübeli, iyi günler yaşamış.
GÜRAZ
f. Azgın erkek domuz.
GÜRBE
f. Kedi.
GÜRBE-İ DEŞTÎ
Yaban kedisi.
GÜRBÜZ
f. Yaşından fazla gösterişli, serpilmiş, vücutlu, genç irisi. * Cerbezeli. * Anlayışlı. İdrakli. * Kahraman, yiğit.
GÜRCÜ (GÜRCÎ)
Güney Kafkasya'nın Gürcistan ahalisinden olan ve Gürcüce konuşan kimse.