G Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • GÜHER-RÎZ

    f. Cevher döken, cevher saçan.
  • GÜL

    f. Küçük ve dikenli bir ağaçta olup şeklinin ve kokusunun güzelliği ile meşhurdur. Şairlere göre bülbülün sevgilisidir. Pek çok cinsi vardır.
  • GÜLAB

    Gülsuyu.
  • GÜLABDAN

    İçine gülsuyu konularak mevlüt gibi toplantılarda serpmeye mahsus kap. Bu, çiniden, gümüşten veya altundan yapılırdı. Buhurdanlar ile birlikte bir takım teşkil ederdi.
  • GÜL-BAĞ

    f. Gül bahçesi, gülistan.
  • GÜLBANK

    (Gülbang) f. Bir cemaat tarafından birlikte söylenen duâ, ilâhi, tekbir.
  • GÜLBANK-İ MUHAMMEDÎ (A.S.M.)

    Ezan.
  • GÜLBEDEN

    f. Vücudu gül gibi nâzik ve lâtif olan.
  • GÜLBİZ

    Gül serpen.
  • GÜLBÜN

    f. Gül yetişen yer, gül köşkü.
  • GÜLÇE

    (Gül-çe) f. Küçük gül, gülcük, çiçekçik.
  • GÜLÇEHRE

    Çehresi gül gibi lâtif olan, çehresi gül gibi olan.
  • GÜLÇİN

    f. Gül devşiren, gül toplayan.
  • GÜLDAN

    f. Vazo, içine çiçek konan kap, gül mahfazası.
  • GÜLDEHAN

    (Güldehen) f. Ağzı gül gibi güzel ve lâtif olan.
  • GÜLDESTE

    Çok güzel şeylerden bir tutam. * Gül demeti. * Müzikte makam adı.
  • GÜLE

    f. Zülüf. Bükülmüş ve kıvrılmış saç.
  • GÜLEFŞAN

    (Gül-efşân) f. Gül saçan.
  • GÜLENDAM

    f. Güzel endâmlı, boyu gül gibi nâzik ve lâtif olan.
  • GÜLFAM

    f. Rengi gül gibi kırmızı olan, gül renkli.
  • GÜL-FÂM

    Gül renkli.
  • GÜLFEŞAN

    f. Gül saçan, gül dağıtan.
  • GÜLGEŞT

    (Gül-geşt) f. Gül gezintisi, gül seyri.
  • GÜLGONCE

    f. Henüz açılmamış gül.
  • GÜLGUN

    f. Pembe, açık kırmızı. Gül renkli.
  • GÜLGUNE

    f. Gül renkli. * Gül yanaklı. * Kadınların kullandıkları gül rengindeki düzgün.
  • GÜLHANE

    İstanbulda Sarayburnu'ndan Topkapı Sarayı'nın duvarlarına ve bir taraftan Çizme Kapısı hizasına kadar devam eden saha. Bunun deniz tarafında, şimdiki hat boyunun batısında vaktiyle sıra ile gül bahçeleri bulunduğundan bu isim verilmiştir.
  • GÜLHANE HATT-I HÜMAYUNU

    Tar: Gülhanede okunan hatt-ı hümayun münasebetiyle meydana gelmiş bir tabirdir. Osmanlı İmparatorluğu'nun bir zamanlar dünyayı titreten kuvvet ve kudreti, çeşitli sebep ve te'sirlerle büyük bir zaafa uğramış ve en nihâyet devlet, bir vilâyet hükmünde olan Mısır'ın idaresini ele geçiren Mehmed Ali Paşa'nın elinde zebun olacak bir dereceye düşmüştü. Memleketin bu halini gören ve Avrupa'da elçiliklerde bulunması itibariyle Avrupa devletlerinin memleket hakkındaki fikirleriyle zamanın cereyanlarını yakından müşahede eden Sadrazam Mustafa Reşit Paşa, memleketin selâmeti ancak idare usulünün ıslahında ve tebaaya salâhiyet ve hukuk verilip mes'uliyet esasının te'sisinde olduğunu iddia ederek yeni padişah olan Abdülmecid'e 3 Kasım 1839 Pazar gününde bir hatt-ı hümayun sudur ettirdi. Reşit Paşa'nın bu hat'la açtığı devir, tarihte Tanzimat namıyla anılmaktadır. Bu fermana göre memlekette bundan sonra herkes mal, can ve ırz emniyetine sahib olacak, vergiler ve asker toplanması belirli nizamlara bağlanacak, memuriyetlere lâyık olanlar getirilecek ve memurlara muayyen bir maaş tâyin olunacak, rüşvet alınmayacak, bir mahkeme kararı olmadan kimse mahkum edilmeyecek, bütün Osmanlı tebaası aynı kanunî ve hukukî haklara sahip olacaklardı. Bu ferman, bilhassa Hristiyan tebaa için te'min ettiği eşit haklar yüzünden Avrupa'da çok iyi karşılanmıştır. (O.T.D.S.)
  • GÜLHÎZ

    f. Gül yetiştiren.
  • GÜLÎ

    f. Gül renkli. Gül gibi.
  • GÜL-İ HAMRÂ

    Kırmızı gül.
  • GÜL-İ RUHSAR

    f. Gül yanaklı. * Mc: Mânevi çok güzellik sahibi. Çok sevilen.
  • GÜL-İ ZEMİN

    Meşveret meclisi.
  • GÜLİSTAN

    (Gülsitân) Gülyeri, gül bahçesi.
  • GÜLİZAR

    f. Gül yanaklı, alyanaklı.
  • GÜLLABİCİ

    Tar: Akıl hastahanelerindeki gardiyanlar. Bunlar ellerinde kamçı olduğu halde deliler arasında dolaşıp azgın delileri döverek uslandırmak vazifesiyle mükellef olduklarından, dışarda bu türlü tavır takınanlara da mecaz yoliyle güllâbici denilirdi.
  • GÜLLE

    Top mermisi. (Vaktiyle demirden veya taştan yuvarlak olarak yapılırdı. Şimdi çelikten, silindir biçiminde ve ucu sivri olarak yapılmaktadır.)
  • GÜLNAHL

    f. Gül fidanı.
  • GÜLNAK

    f. Hisar ve kale.
  • GÜLNAR

    f. Narçiçeği.
  • GÜLNEFESÎ

    f. Lâtif ve hoş sözlülük. * Güzel kokulu olmak.
  • GÜLNİHAL

    f. Gül fidanı.
  • GÜL-NİKAB

    f. Yüzü gülle örtülü, pembe yüzlü.
  • GÜLPUŞ

    f. Gül örtülü, pembe yüzlü.
  • GÜLRENG

    (Gül-reng) f. Gül renkli, pembe renkli.
  • GÜLRÎZ

    f. Gül serpen, gül saçan. * Meşhur bir cins lâle.
  • GÜLRU(Y)

    f. Yüzü gül gibi güzel ve kızıl renkli olan. Al yanaklı.
  • GÜLRUH

    (Gül-ruhsar) f. Güzel yanaklı güzel, yanakları pembe olan güzel.
  • GÜLSİTAN

    (Bak: Gülistan)
  • GÜLŞEN

    f. Gül bahçesi. Güllük.