Altı adım. (Kur'an-ı Kerim'deki "Hutuvat-üş şeytan" tabirinden istifaze ile, şeytanların ve onların insî mümessilleri olan şerir insanların fitnekâr ve dalâlete sevkedici adımları, izleri ve desiseleri gibi mânalarla alâkalı olarak "bir mühim eser"e verilen isim) Şeytanın altı desisesi.
HUTVE
Adım atıldığı zaman iki ayak arasındaki mesafe. * İz. (Bak: Hatve)
HUULE
Dayılık.
HUVA
Tembel olmak.
HUVAKA
Süprüntü.
HUVAR
(C.: Ahvire-Hırân-Hurân) Anasından ayrılmayan deve yavrusu. (Anasından ayrılsa "fasil" derler.)
HUVAR
Bağırış, çığlık, sayha, avaz.
HUVASE
(C.: Huvâsât) Karışık cemaat.
HUVELA'
Çocuk anasından doğduğunda beraber çıkan ince nâzik deri. (Onda yeşil ve kızıl hatlar olur.)
HUVEYN
Hayvancık. Çok küçük canlı.
HUVEYNAT
Çok küçük hayvancıklar. Mikroplar.
HUVEYSAL
(C.: Huveysalat) Tıb: Ciltte peyda olan bir takım kabarcık.
HUVEYZA
İshal, iç sürgünü.
HUVTA
Arpa, buğday gibi hububat için yapılan avlu veya anbar.
HUVVAN
(Hâin. C.) Hıyanet edenler, hâinler.
HUVVARA
Ağartılmış yemek.
HUVVE
Karalık. Siyahlık.
HUY
f. Mizac, tabiat, ahlâk, âdet. * Ter.
HUY
Boş ve hâli olmak.
HUYELA'
Kibir, ucub.
HUYGERDE
f. Terlemiş. * Adet edinmiş, huy hâline getirmiş, alışmış.
HUY-İ BED
Fenâ huy.
HUYUL
(Hayl. C.) Atlı alaylar. * Atlar. * Kötülerin meydana getirdiği kalabalık.
HUYUT
(Hayt. C.) İpler. İplikler. Lifler. Teller.
HUYUT-İ RAKÎKA
İnce iplikler.
HUZ
Al. (Ahz: Almak mastarından) Al emri.
HUZ
Tuz ağacı dedikleri nesnedir ve denize yakın yerlerde posası denize düşüp rüzgârla dalga döve döve kehribar olur.
HUZ'
Alçaklık yapmak.
HUZ Bİ-YEDÎ
Elimi al, elimden tut, bana yardım et (mânasında).
HUZ MÂ SAFÂ, DA'MÂ KEDER
Safâ olanı al, keder vereni bırak, Allahın müsaadesi olan ve neticesi safâ veren şeyi al, sonu keder vereni bırak, İyisini al, kötüsünü bırak meâlindedir.
HUZA'BÎL
(C.: Huz'a) Batıl şeyler. Halkı güldürecek boş şeyler, nesneler.
HUZAFE
Sahtiyan kırpıntısı. * Bez kırpıntıları.
HUZAHIZ
Suyu ve ağacı çok olan yer. * Şişman kimse.
HUZAKA
Kıymetsiz ve rağbetsiz olan şey.
HUZAKİYY
Lisanı fasih, konuşması açık olan kimse. * Eşek sıpası.
HUZALE
Saman ufağı.
HUZAMÎ
Lavanta çiçeği.
HUZANE
Kendileri sebebinden gam ve tasa çekilen çoluk çocuk.
HUZE
Miğfer.
HUZEM
(Huzme. C.) Demetler, desteler, huzmeler.
HUZENE
Kulak.
HUZME
Demet. Deste. Bir kucak şey. * Fiz: Bir ışık kaynağından çıkan sütun halindeki şua.