Hücrecik. Canlı varlıkların veya nebâtatın vücudunu teşkil eden küçük küçük odacık halinde ve içi vücuda lüzumlu madde ile dolu hücrecik. En küçük canlı parça. * Küçük delik ve oyuk.
Saldırma. Hamle ile ileri atılmak. * Sert sözle birine çatmak, karşı çıkmak.
HÜCUMÂT-I SİTTE
Altı Hücum. Altı maddelik bir müdafaa (olan bir eser ismi).
HÜCÜB
(Hicâb. C.) Perdeler, hicablar.
HÜCÜRAT
(Hücre. C.) Hücreler, odacıklar, gözler.
HÜD'
Sâkin olmak.
HÜDA
Doğru yol göstermek. * Doğruluk. Hidâyet. * Kur'ân-ı Kerimin bir ismi.
HÜDAFET
Semizlik, besililik, etlilik.
HÜDAM
Deniz tutması.
HÜDAT
(Hâdi. C.) Hidâyet edenler.
HÜDB
(C.: Ehdâb) Kirpik. * Mendil. * Testere çevresinde olan saçak.
HÜDBE
(C.: Hüdeb) Hamle yapmak.
HÜDBÜD
Sütün koyu ve yoğurt olması.
HÜDDAB
Ensiz, ince, uzun yaprak.
HÜDHÜD
Bir kuş ismi. Çavuş Kuşu veya ibibik denilir. (Peygamber Hz. Süleyman'ın (A.S.) zamanında, Hicaz ile Yemen arasındaki Sabâ nâm yerde melike olan ve güneşe tapan Belkıs ile Peygamber Süleyman Aleyhisselâm arasında muhabereye vesile olduğundan meşhur ve mübarektir.)
HÜDLUL
Kurt. (Canavar)
HÜDN
Barış, sulh, musalaha.
HÜDU'
Kamburluk.
HÜDÜB
(C.: Ehdâb) Sarık. * Kirpik, müjgân. * Havlu, el silmeye mahsus pamuklu bez. * Minder kenarında olan püskül.
HÜDÜD
Çok yaşlı ihtiyar. İhtiyar ve zayıf olmak. * Bir binayı gürültüyle yıkıp göçürmek. (Bak: Tehdid)
HÜFAT
Nazar etmek, bakmak.
HÜFFEL
Memesi süt ile dolu olan koyun.
HÜKÂ'
Öksürük.
HÜKAKE
Kazılan şeyin kazıntısı, talaşı veya yongası.
HÜKEA
Ahmak kimse.
HÜKEMÂ
(Hakîm. C.) Âlimler. Çok bilgili kimseler. (Bak: Feylesof)(Enbiyanın ekseri şarkta ve hükemanın ağlebi garpta gelmesi kader-i ezelînin bir remzidir ki; şarkı ayağa kaldıracak din ve kalbdir; akıl ve felsefe değil. Şarkı intibaha getirdiniz, fıtratına muvafık bir cereyan veriniz. Yoksa sa'yiniz ya hebâen gider veya muvakkat, sathî kalır. M.N.)