H Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • HÜKMBERDAR

    f. Hükme muti olan, itaat eden, boyun eğen.
  • HÜKMEN

    Hüküm yoluyla, hükmünde ve değerinde olarak.
  • HÜKMÎ

    Hükme dair. Hükme âit ve müteallik. Bir karara dayanan, itibâri olan.
  • HÜKM-İ ÂDİL

    Huk: Adalet üzere verilmiş olan hüküm.
  • HÜKM-İ GIYABÎ

    Huk: Taraflardan biri hazır olmadığı halde verilen hüküm.
  • HÜKM-İ KARAKUŞÎ

    Karakuş hükmü. * Mc: Hesaba kitaba gelmiyen, mantığa uymayan hüküm.
  • HÜKM-İ KAZA

    Allah tarafından evvelce verilmiş olan hüküm.
  • HÜKMÎ ŞAHIS

    Şahıs gibi muamele gören cemiyet, şirket gibi birlik teşkil eden müessese.
  • HÜKM-İ ŞER'Î

    Kur'an-ı Kerim'e ve Din-i İslâm'a uygun kanun ile verilen karar. Şeriatın hükmü.
  • HÜKM-İ TECRÜBÎ

    Tecrübe ile elde edilen hüküm. * Tecrübe neticesi hâsıl olan karar.
  • HÜKM-İ VİCAHÎ

    Huk: Tarafların her ikisinin de veya vekillerinin hazır bulundukları hâlde verilen hüküm.
  • HÜKM-İ VİCDANÎ

    Vicdana ait hüküm. Vicdanî kanaatla verilen hüküm.
  • HÜKM-İ YEZDANÎ

    Cenab-ı Hakk'ın hükmü. Allah'a mahsus kanun.
  • HÜKM-İ ZIMNÎ

    Fık: Zımnen vaki olan hüküm. (Bir kimse diğer bir kimse aleyhine; "Benim filân şahıs zimmetinde sâbit olacak şu kadar lira alacağıma onun emriyle kefil olmuş idin" diye dâva ve o kimse kefâleti ikrar ve borcu inkâr etmekle müddei, borcu isbat ederek hâkim dahi hükmetse bu hüküm kefil aleyhine sarâheten ve asıl gaib aleyhine zımnen hükmolunur).
  • HÜKMKEŞ

    Emre itaat eden, hükme boyun eğen.
  • HÜKRE

    Cem'olmak, toplanmak, birikmek. * Yiyecek maddelerini, pahalanacak diye saklamak. * Azlığından bir yerde toplanan su.
  • HÜKU'

    Sâkin olmak.
  • HÜKÛMAT

    (Hükûmet. C.) Hükûmetler.
  • HÜKÛMET

    Bir memleketi idare edenler. Vekiller hey'eti. Devlet.
  • HÜKÛMET KONAĞI

    Devlet memurlarının bulunduğu bina. Bunun yerine: "Bab-ı hükûmet, daire-i hükûmet" tabirleri de kullanılırdı.
  • HÜKÛMET-İ ÂDİLE

    Âdil hükümet.
  • HÜKÛMET-İ ADL

    Huk: Miktarı şer'an muayyen olmayıp ehl-i vukufun (bilirkişinin) usulü dairesinde takdir ve tayin edeceği diyettir. Buna hükm-ü adl de denir.
  • HÜKÛMET-İ CUMHURİYE

    Cumhuriyet hükûmeti.
  • HÜKÛMET-İ GAYR-İ MÜSTAKİLLE

    İstiklâliyet ve hâkimiyet haklarını tamamen haiz olmayıp, diğer bir devletin boyunduruğu altında bulunan hükûmet.
  • HÜKÛMET-İ MEŞRUTA

    Meşrutiyetle idare olunan hükûmet.
  • HÜKÛMET-İ MÜSTAKİLLE

    İstiklâliyet ve hâkimiyet ve haklarını tamâmen hâiz olan hükümet.
  • HÜKÛMET-İ MÜSTEBİDDE

    İstibdatla idare olunan hükûmet.
  • HÜKÜMDAR

    f. Padişah, hüküm sâhibi. En yüksek reis. İmparator.
  • HÜKÜMDARAN

    (Hükümdâr. C.) Hükümdarlar, Padişahlar.
  • HÜKÜMDARANE

    Hükümdar gibi, hükümdara yakışır bir surette.
  • HÜKÜMDARÎ

    f. Hükümdarlık, padişahlık, şahlık.
  • HÜKÜMFERMA

    f. Hükümrân, hüküm süren. Hâkimiyetle idâre eden.
  • HÜKÜMLÜ

    Bir hüküm ve emri bildiren. * Mahkemece hüküm giymiş kimse.
  • HÜKÜMNAME

    f. Bir mahkeme veya hey'etin hüküm ve kararını hâvi vesika. Hükmü ihtiva eden kâğıt.
  • HÜKÜMRAN

    Hâkim, hükümdar. Hüküm ve saltanat süren. Hükümfermâ.
  • HÜLÂGU

    Mi: 1258' de Bağdadı zaptederek halkını kılıçtan geçirmiş, Abbasi Halifesi Musta'sımı ve bütün âile efradını öldürtmüştür. Cengiz Hanın torunu, Tülay Hanın oğludur. Tarihde en çok kan döken hükümdar olarak bilinir. Abbasi Devletini yıkan Moğol Başkumandanıdır.
  • HÜLAM

    Sirke ile pişen sığır eti.
  • HÜLAS

    Zayıf davar.
  • HÜLASA

    (Bak: Hulâsa)
  • HÜLB

    Kıl fırça, kıl kalem. * Kalın kıl kuyruk, yele kılı.
  • HÜLBE

    şiddet.
  • HÜLEFÂ

    (Halife. C.) Halifeler.
  • HÜLEFÂ-YI RAŞİDÎN

    En ileri sahabeden ilk dört halife. (Bak: Çâryâr)
  • HÜLHAL

    Saf su.
  • HÜLHÜL

    (C.: Helâhil) Öldürücü zehir.
  • HÜLK (HÜLKE)

    Yok olmak. Fâsid olmak. * Düşmek.
  • HÜLLAS

    İnsana ârız olan gevşeklik.
  • HÜLYA

    (Bak: Hulya)
  • HÜM

    Onlar. (Bak: Şahıs zamiri)
  • HÜMA

    (İki kişiye işaret olan zamir) O ikisi.