İ Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • İNCİBAR

    Kırılmış olan kemiğin bağlanıp tekrar kaynaması.
  • İNCİFAF

    (Ceff. den) Kurumak.
  • İNCİL

    Dört büyük kitabdan birisi. Hristiyanların mukaddes kitabı olup, Hazret-i İsa'ya (A.S.) gelen kitab. * Beşaret, müjde.
  • İNCİLA

    Cilâlanma. Parlama. * Görünme, belli olmak, açılma.
  • İNCİLAB

    Celbedilme. Çekilme. Sürülüp götürülme.
  • İNCİMAD

    Donma. Buzlanma. Sertleşme.
  • İNCİRAD

    Mücerred olma, tecrid edilme, soyunma.
  • İNCİRAR

    Çekilip uzanma. Çekilme. Bir neticeye doğru çekilerek sona erme.
  • İNCİRAR-I KELÂM

    Söz gelişi.
  • İNCİZA'

    (Değnek) Kırılma. * (İp) Kopma.
  • İNCİZAB

    Cezbedilme, çekilme.(Fıtrat-ı zîşuur olan vicdandaki incizab ve cezbe, bir hakikat-ı câzibedarın cezbesiyledir. M.)
  • İNCİZAM

    (Kemik) Kırılma. * Gr: Meczum olma. Kelimenin son harfi harekesiz olarak telâffuz olunma.
  • İNCİZAM

    Kesilme. * Cüzzam hastalığına tutulmuş kimsenin bir organının (âzâsının) kopması.
  • İNCİZAZ

    Kesilme.
  • İNCU

    f. İnci, lü'lü', dürr.
  • İND

    Arapçada zaman veya mekân ismi yerine kullanılır. Hissî ve manevî mekân. Maddî ve manevî huzura delâlet eder. Nezd, huzur, yan, vakt, taraf gibi mânâlara gelir. Gayr-ı mütemekkindir. Yani harekeleri değişmez. İzafete göre zamanı ifade eder (Min) harf-i cerriyle birleşebilir. Bazan da zarf olmaz. Bazan kalb ve ma'kul irade olunur. Yani, bazan huzur-u kalbîye delâlet eder ki, itikad mânasına kullanılır. Bazan mâkuledeki hissi huzura zarf olduğu gibi, huzur-u manevîye de zarf olur. Bâzan onunla fiil emir olur. Hüküm, fazıl, ihsan, teşvik ve tergib etmek mânalarına gelir.
  • İNDA'

    Cömertlik etme.
  • İNDAB

    (Nedeb. den) Yara iyileşip kabuk bağlama.
  • İNDALLAH

    Allah yanında. Allah indinde.
  • İNDEKE

    Senin yanında. Sana göre.
  • İNDELBA'Z

    (İnd-el ba'z) Bazılarına göre.
  • İNDELHACE

    İhtiyaca göre. İhtiyaç vaktinde.
  • İNDELİCAB

    (İnd-el icab) İcab ettiği zaman, gerekince, iktiza ettiğinde.
  • İNDETTAHKİK

    (İnd-et tahkik) Tahkik sonunda, araştırma neticesinde.
  • İNDÎ

    Şahsi. Keyfi. Zati. Kendine göre. * Bana göre. Bence.
  • İND-İ İLÂHÎ

    Allah'ın indinde. Allah'ın nazarında.
  • İNDİBAG

    Deri tabaklama.
  • İNDİFA

    Def olma. * Meydana çıkma. Yerden fışkırma. * Söze girişme. * Geri çekilme. * Başlama. * Teveccüh eyleme. * Yer yer baş gösterme.
  • İNDİFAÎ

    Püskürme ile alâkalı. * Püskürük.
  • İNDİFA-İ BÜRKANÎ

    Volkan püskürüğü, yanardağdan çıkan lâvlar.
  • İNDİFAK

    (Su) birdenbire ve şiddetle dökülme.
  • İNDİFAK-I NEHR

    Nehrin şiddetle dökülmesi.
  • İNDİHAŞ

    Çok korkma, dehşete düşme.
  • İNDİMAC

    Kenetlenme. Dürülüp birbirine geçme.
  • İNDİMAL

    Yara iyi olma, kapanma.
  • İNDİMAM

    Pişman olma.
  • İNDİMİZDE

    t. Bize göre, bizce, yanımızda.
  • İNDİRA'

    (Su) dağılıp yayılma.
  • İNDİRA'

    Bir işe girişme, bir şeye teşebbüs etme. * Öne geçme. * Buluttan kurtulma.
  • İNDİRAC

    Dahil olma. İçeri girme, katılma. * Nesil tamamen tükenip halefi kalmama.
  • İNDİRA-İI MÂ'

    Suyun dağılıp yayılması.
  • İNDİRAS

    Zail olma, eseri kalmama, mahvolma. Bozulma.
  • İNDİSAS

    Toprak altına gömme.
  • İNDİYAL

    Çok ishâl olma. İçi sürme.
  • İNDİYYAT

    (İndî. C.) Birinin kendince uydurduğu şeyler. Bir kimsenin kendi görüş ve inanışına göre söylediği sözleri.
  • İNEB

    Üzüm.
  • İNEBE

    Üzüm tanesi. * Tıb: Göz kenarında çıkan sivilce, arpacık.
  • İNEBÎ

    Üzüm biçiminde, üzümsü.
  • İNFAD

    Bitirme, tüketme. * Kuyunun suyu tükenme.
  • İNFAK

    Nafaka verme. Besleme. Geçindirme. * Harcayıp tüketme. * Fakir olma.