Dört büyük kitabdan birisi. Hristiyanların mukaddes kitabı olup, Hazret-i İsa'ya (A.S.) gelen kitab. * Beşaret, müjde.
İNCİLA
Cilâlanma. Parlama. * Görünme, belli olmak, açılma.
İNCİLAB
Celbedilme. Çekilme. Sürülüp götürülme.
İNCİMAD
Donma. Buzlanma. Sertleşme.
İNCİRAD
Mücerred olma, tecrid edilme, soyunma.
İNCİRAR
Çekilip uzanma. Çekilme. Bir neticeye doğru çekilerek sona erme.
İNCİRAR-I KELÂM
Söz gelişi.
İNCİZA'
(Değnek) Kırılma. * (İp) Kopma.
İNCİZAB
Cezbedilme, çekilme.(Fıtrat-ı zîşuur olan vicdandaki incizab ve cezbe, bir hakikat-ı câzibedarın cezbesiyledir. M.)
İNCİZAM
(Kemik) Kırılma. * Gr: Meczum olma. Kelimenin son harfi harekesiz olarak telâffuz olunma.
İNCİZAM
Kesilme. * Cüzzam hastalığına tutulmuş kimsenin bir organının (âzâsının) kopması.
İNCİZAZ
Kesilme.
İNCU
f. İnci, lü'lü', dürr.
İND
Arapçada zaman veya mekân ismi yerine kullanılır. Hissî ve manevî mekân. Maddî ve manevî huzura delâlet eder. Nezd, huzur, yan, vakt, taraf gibi mânâlara gelir. Gayr-ı mütemekkindir. Yani harekeleri değişmez. İzafete göre zamanı ifade eder (Min) harf-i cerriyle birleşebilir. Bazan da zarf olmaz. Bazan kalb ve ma'kul irade olunur. Yani, bazan huzur-u kalbîye delâlet eder ki, itikad mânasına kullanılır. Bazan mâkuledeki hissi huzura zarf olduğu gibi, huzur-u manevîye de zarf olur. Bâzan onunla fiil emir olur. Hüküm, fazıl, ihsan, teşvik ve tergib etmek mânalarına gelir.
İNDA'
Cömertlik etme.
İNDAB
(Nedeb. den) Yara iyileşip kabuk bağlama.
İNDALLAH
Allah yanında. Allah indinde.
İNDEKE
Senin yanında. Sana göre.
İNDELBA'Z
(İnd-el ba'z) Bazılarına göre.
İNDELHACE
İhtiyaca göre. İhtiyaç vaktinde.
İNDELİCAB
(İnd-el icab) İcab ettiği zaman, gerekince, iktiza ettiğinde.
İNDETTAHKİK
(İnd-et tahkik) Tahkik sonunda, araştırma neticesinde.
İNDÎ
Şahsi. Keyfi. Zati. Kendine göre. * Bana göre. Bence.
İND-İ İLÂHÎ
Allah'ın indinde. Allah'ın nazarında.
İNDİBAG
Deri tabaklama.
İNDİFA
Def olma. * Meydana çıkma. Yerden fışkırma. * Söze girişme. * Geri çekilme. * Başlama. * Teveccüh eyleme. * Yer yer baş gösterme.
İNDİFAÎ
Püskürme ile alâkalı. * Püskürük.
İNDİFA-İ BÜRKANÎ
Volkan püskürüğü, yanardağdan çıkan lâvlar.
İNDİFAK
(Su) birdenbire ve şiddetle dökülme.
İNDİFAK-I NEHR
Nehrin şiddetle dökülmesi.
İNDİHAŞ
Çok korkma, dehşete düşme.
İNDİMAC
Kenetlenme. Dürülüp birbirine geçme.
İNDİMAL
Yara iyi olma, kapanma.
İNDİMAM
Pişman olma.
İNDİMİZDE
t. Bize göre, bizce, yanımızda.
İNDİRA'
(Su) dağılıp yayılma.
İNDİRA'
Bir işe girişme, bir şeye teşebbüs etme. * Öne geçme. * Buluttan kurtulma.
İNDİRAC
Dahil olma. İçeri girme, katılma. * Nesil tamamen tükenip halefi kalmama.
İNDİRA-İI MÂ'
Suyun dağılıp yayılması.
İNDİRAS
Zail olma, eseri kalmama, mahvolma. Bozulma.
İNDİSAS
Toprak altına gömme.
İNDİYAL
Çok ishâl olma. İçi sürme.
İNDİYYAT
(İndî. C.) Birinin kendince uydurduğu şeyler. Bir kimsenin kendi görüş ve inanışına göre söylediği sözleri.
İNEB
Üzüm.
İNEBE
Üzüm tanesi. * Tıb: Göz kenarında çıkan sivilce, arpacık.