İ Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • İCAS

    Gönlüne korku düşürmek.
  • İCAZ

    (İycâz) Edb: Az söyle çok şey anlatmak. Sözü muhtasar söylemek. Çok mânaya gelen kısa cümlenin hâli. Mâruf ve müteârif olan cümleden kısa bir cümle ile maksadı ifâde san'atı.Böyle sözlere mucez, veciz veya vecize denilir.
  • İCAZ

    Kadın eşarbı. Baş örtü.
  • İ'CAZ

    Âciz bırakmak. Acze düşürmek, şaşırtmak. * Edb: Mu'cize derecesinde düzgün ve icazlı söz söylemek. Benzerini yapmada herkesi acze düşürmek. Güzel söz söylemekte insanların muktedir olmadıkları derece. * Mu'cizelik olan şey.(Kur'an 1350 senedir bütün hakaikını kâinat çarşısında açıp teşhir ettiği halde herkes, her millet, her memleket onun cevahirinden, hakaikından almıştır ve alıyorlar. Halbuki, ne o ülfet, ne o mebzuliyet, ne o mürur-u zaman, ne o büyük tahavvülâtlar onun kıymettar hakaikına, onun güzel üslublarına halel vermemiş, ihtiyarlatmamış, kurutmamış, hüsnünü söndürmemiş; şu hâl tek başı ile bir i'câzdır. M.)
  • İCAZET

    İzin. Müsaade. Şehadetname. Diploma. "Olur" demek. Destur vermek. İlmî ehliyet. Reva görmek.
  • İCAZET VERMEK

    Medrese usulüne göre okuttuğu dersi bitiren talebeye hocası tarafından izin verilmesi. Bu tasdikan verilen mühürlü kâğıda "icazetname", icazet vermiş olan müderrise de "muciz" denilirdi.
  • İCAZET-İ FİİLİYE

    Bir kimseden izin ve ruhsata delalet eden bir fiil ve hareketin sudûr etmesi.
  • İCAZET-İ KAVLİYE

    Bir kimsenin bir şey hakkında "izin verdim" demesi.
  • İCAZET-İ KÜLLÎ

    Vaktiyle Osmanlı serdarlarına ve sefirlerine müsâlaha, muahede akdi ve sair işler hakkında verilen mezuniyet. Tam salâhiyet demektir. Bu salâhiyeti alan kumandan veya sefir, üzerine aldığı işi merkezden sormaya ihtiyaç kalmadan maslahatın icabettirdiği ve kendi aklının erdiği vechile yapıp bitirirdi.
  • İCAZET-İ LÂHİKA

    Bir kimsenin önce izni olmadığı halde, yapıldıktan sonra bir şeyi tasdik edip kabul etmesi.
  • İCAZETNAME

    f. Şehadetname. Diploma. Şehadet kâğıdı.
  • İCAZ-I BİTTAKDİR

    Maksadı az sözle ifade etmekle beraber fazla olan etraflı mânaların zuhurudur.
  • İCAZ-I HASR

    Lafzan hiçbir hazf olmadığı halde, ibârenin mânaca zengin olmasıdır.
  • İCAZ-I HAZF

    Mânâya halel gelmemek şartı ile ve lâfzî veya aklî karine delâleti ile cümleyi tamamlayanlardan birinin hazfıdır.
  • İCAZ-I MAKBUL

    Tazammun ve hazf ile olan icaz.
  • İCAZ-I MUHİLL

    Sözün istenilen mânayı ifadeye kifayet etmemesi yüzünden mânanın bozulması halidir.
  • İCAZÎ

    İcaza dair, icaza ait ve müteallik. Veciz bir tarzda.
  • İCAZKÂR

    f. İcazlı, kısa ifadelerle çok şey anlatmak halinde olan.
  • İ'CAZKÂR

    f. Mu'cizeli olmak. Başkalarını acze düşürecek derecede olmak.
  • İ'CAZKÂRANE

    f. Herkesi yarışmada âciz bırakacak yolda.
  • İ'CAZNÜMA

    Mu'cize gösterir derecede. Mu'cize derecesinde eser göstermek. Âciz bırakmayı göstermek.
  • İCBA'

    Ekilen ekini henüz olgunlaşmadan satmak.
  • İCBAR

    Zor. Zorlama. Cebretmek.
  • İCBAR-I NEFS

    Kendini zorlama, nefsini icbar etme.
  • İCCAR

    (C: Ecâcir) Dam, çatı.
  • İCCAS

    Erik. * Zerdâli. * Armut.
  • İCDAF

    Bağırıp çağırma.
  • İCDAN

    Sonradan zengin olma.
  • İCFA'

    Koparmak.
  • İCFAL

    Gidermek. * Devekuşu seğirtmek.
  • İCFİL

    Yaşlı kadın, ihtiyar kadın. * Korkak adam.
  • İCHA'

    Ayaz çıkma.
  • İCHAD

    Eziyet çekme, elem ve sıkıntıya mâruz bırakılma. * Gayret etme.
  • İCHAF

    Zulüm etme, gaddarlık. * Gidermek. * Noksan etmek, eksiltmek.
  • İCHAM

    Men'etmek, engel olmak.
  • İCHAR

    (Cehr. den) Sesle okuma. * Ortaya çıkarma, zuhur ettirme, meydana çıkarma, açıklama.
  • İCHAŞ

    Bir kimseden yardım ve medet istemek.
  • İCHAZ

    Hazırlandırmak.
  • İCÎ

    f. Atmaca. * Hükümdar vekili.
  • İCL

    Dana. Sığır yavrusu.
  • İCL

    (C: İcâl) Boyun ağrısı. * Sığır sürüsü.
  • İCLÂ

    (Cilâ. dan) Sürme, nefyetme, sürgün etme. Evinden barkından ayırma. * Sür'atle seğirtme. * Cilâlama, parlatma.
  • İCLAB

    Cem'etmek, toplamak. * Yoldaşlık etmek. * Ardından çağırmak. * "Gitsin" diye haykırmak.
  • İCLAL

    Ağırlama. İkram. Tekrim eylemek. Büyüklüğünü kabul edip hürmet etmek. Büyüklük. Azamet.
  • İCLALEN

    Büyük sayarak, saygı ve hürmet göstererek.
  • İCLAS

    Oturtmak. Tahta çıkartmak. Padişahı tahta oturtmak.
  • İCLÂ-Yİ VATAN

    Yerinden yurdundan sürgün etme, başka tarafa nefyetme.
  • İCLE

    Düve, dişi buzağı.
  • İCLET

    (C: Ucul) Dişi buzağı. * Bir cins ot. * Kırba.
  • İCL-İ SAMİRÎ

    Musa (A.S.) zamanında Samirî'nin yaptığı buzağı heykeli. (Bak: Samirî)