İ Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • İCTİMAİYYUN

    İçtimaî hayatı en güzel şekilde idareyi düşünen ve ona çalışan. İçtimaî mes'elelere dair ilimlerle uğraşan kimseler. Sosyologlar.
  • İCTİMAR

    Tütsülenme, buhurlanma.
  • İCTİNA

    Meyve toplamak. Meyve devşirmek. Bir yere toplamak. * Aldanmak.
  • İCTİNAB

    Çekinmek. Sakınmak. Uzak olmak.
  • İCTİNAH

    Bir yana eğilme, meyletme. * Secde etme. * (Hayvan) bir tarafa meyilli koşma.
  • İCTİNAN

    Gizlenmek.
  • İCTİRA'

    (Cür'a. dan) Suyu soluk almadan birden içme. * Ağacı bir tutuşta kırma.
  • İCTİRA'

    (Cür'et. den) Cesaret etme, cür'et etme, yeltenme, atılma.
  • İCTİRAH

    El emeği ile kazanılan para ile geçinme.
  • İCTİRAM

    Kabahat yapma, cürüm işleme.
  • İCTİRAR

    İleri ve geri çekme, çekilme. * Hayvanın geviş getirmesi.
  • İCTİRAZ

    Devenin geviş getirmesi.
  • İCTİSAR

    Cür'et ve cesâret göstermek. * Çölü aşıp gitmek. * Denizde geminin geçip gitmesi.
  • İCTİSAS

    Evleri yakın olmakla bir arada olma.
  • İCTİSAS

    Hayvanın, ağzı ile çayırı araştırarak otlaması.
  • İCTİSAS

    Ağacı kökünden çekip koparmak.
  • İCTİŞA'

    Yer uygun olmama.
  • İCTİVA'

    İğrenme, tiksinme.
  • İCTİVAR

    (Civar. dan) Komşu olma, muhit yapma.
  • İCTİYAB

    Gömlek giyme. * Yırtma. * Kuyu kazma.
  • İCTİYAH

    Öldürme.
  • İCTİYAL

    Doğru yoldan döndürme.
  • İCTİYAS

    Yağma için dolanma. * Taleb etmek, istemek.
  • İCTİYAZ

    Geçmek, mürur.
  • İCTİZA'

    İktifa etmek, yeter bulmak.
  • İCTİZA'

    Ağaç veya dal kesme.
  • İCTİZAB

    (Cezb. den) Çekip uzatma. * Etrafına toplanma.
  • İCTİZAL

    Sevinme, mesrur olma.
  • İCTİZAZ

    Yün kırkma. * Çayır ve ot biçme.
  • İCTİZAZ-I AGNAM

    Koyun kırkma.
  • İCYAM

    Men'etmek, engel olmak.
  • İCZAB

    Koparmak.
  • İCZAL

    Semerin, devenin boynunu yara etmesi.
  • İCZAL

    Birini sevindirme, mesrur etme, gönlünü hoş etme.
  • İCZAM

    El kesme. * Hızlı yürüme.
  • İÇ

    t. Herşeyin içerisi, dâhil, derun. * Bir şeyin ortasındaki kısım, göbek. * Karın, mide. * Kalb, vicdan, gönül. * Harem dairesi. * Bir şeyin görünmez ciheti, bâtın.
  • İÇ CEBEHANE

    t. Şimdiki askerî müzeye eskiden verilen addır. İç cebehâne tâbiri bilahare "Hazine-i esliha", Üçüncü Sultan Ahmed devrinde "Dâr-ül esliha", daha sonraları da "Harbiye ambarı" olarak değiştirilmiş, en sonunda "askerî müze" şeklini almıştır.
  • İÇ EZAN

    t. Cuma günleri hatib minberde iken müezzin tarafından mahfilde okunan ezan. Diğer namazlarda yalnız minarede ezan okunurken, cuma günleri öğle vaktinde hem minarede, hem de caminin içinde müezzin mahfilinde ezan okunur. İkinci ezan caminin içinde okunduğu için buna "iç ezan" denilir.
  • İÇ HAZİNE

    t. Osmanlı İmparatorluğu zamanında sarayda muhafaza edilen bir kısım paralar.
  • İÇ İL MÜDERRİSLERİ

    t. İstanbul, Edirne ve Bursa'da ve bunlara bağlı yerlerde 150'şer akça ve daha fazla yevmiyeleri olan medrese müderrisleri.
  • İÇ KALE

    t. Kale duvarlarıyla çevrilmiş şehir ve kasabaların bazılarının ortasında ve en yüksek yerinde yapılan küçük kaleler. Bu çeşit kalelere "bâlâ hisâr" da denilirdi. Bu iç kaleler, düşmanın, surları geçmesi hâlinde veya şehirde bir isyân çıktığı zaman, hükümdar veya kumandanın çekilip kendini müdafaa etmesi için yapılırdı.
  • İÇ OĞLANI

    t. Saray hizmetine alınıp devletin çeşitli makamlarına namzed olarak yetiştirilen gençler. İç oğlanı, Yıldırım Bayezid zamanında yeni teşekküle başlayan saray hizmetlerinde bulunmak üzere yeniçerilik için toplanan devşirmelerden ayrılmak suretiyle meydana getirilmiş ve bu usûl sonradan yapılan kanunla devam edip gitmiştir.
  • İÇERLEK

    t. Dip, kuytu yer. Çıkmaz. * Daha geride, daha içeride bulunan.
  • İÇGÜVEY

    t. (İçgüveyi, içgüveysi) Kayınpederinin evine alınan dâmat. Karısı tarafının evinde oturan dâmat.
  • İÇLİ

    t. İçi dolu. * Çabuk müteessir olan, hassas duygulu. * Kin tutan, haset eden.
  • İÇTİHAD

    (Bak: İctihad)
  • İÇTİMAÎ

    (Bak: İctimaî)
  • İÇTİNAB

    (Bak: İctinab)
  • İ'DA'

    Düşman etmek. * Sıçratmak. * Geri getirmek. * Muavenet etmek, yardım etmek.
  • İDA'

    Fasid olmak. Bozulmak. * Helâk olmak. * Yardım etmek.