Herkesi ziyafete davet etme. Sofrası herkese açık olma. * Doğruluğunu ve hak olduğunu herkese bildirme.
İDABE
Edeblilik, terbiyeli oluş.
İDAD
(İded) Üstünlük, galibiyet, zafer. * Kuvvet, zor.
İDAD
Saymak. Sayı. Hesab etmek. * Ölüm vakti. * Fark. Vergi. * Bahşiş. * Küfüv. Denk, hemtâ. * Delilik emâresi. * Parmakla hesab etmek.
İ'DAD
Hazırlama. Yetiştirme. Geliştirme.
İD'AD
Korkutmak.
İDADE
Kol bağı.
İ'DADİYE
Hazırlığa ait. Hazırlığa mahsus. * Orta tahsili veren okullar. Vaktiyle rüşdiyeden sonra gidilip yüksek mekteblere girebilmek için lâzım gelen bilgileri öğreten okul. Sultaniyelerden aşağı olan mekteb.
İDAHA
Muti olmak, itaat etmek.
İDAK
Davarın kösneyip aygır istemesi.
İ'DAL
Güç olmak, zor olmak.
İDALE
Bir şeyin elden ele geçmesi.
İDAM
Islah etmek. Muvafık kılmak, uygun yapmak.
İDAM
Katık. Ekmekle beraber yenen şey.
İ'DAM
Vücudu ortadan kaldırmak. Yok etmek. Öldürmek.
İD'AM
Direk vurmak.
İDAME
Devam ettirmek. Dâim ve bâki kılmak.
İ'DAM-I NEFS
İntihar. Kendi kendini öldürmek.
İDANE
(Deyn. den) Borç, ödünç verme, ikrâz.
İDANETEN
Borç olarak, ödünç olarak, idane suretiyle.
İDARE
Devrettirmek. Çekip çevirmek. Döndürmek. Kullanmak. Becermek.
İDARE FİTİLİ
Eskiden geceleyin yatak odalarını aydınlatmak için zeytinyağı konmuş küçük bir tabağın içinde yakılan bir çeşit fitilin adıdır. Küçük petrol lâmbalarına da idâre denildiği için bunların fitillerine de bu ad verilir.
İDARE KANDİLİ
Yatak odalarını aydınlatmağa ve elde gezdirmeğe mahsus küçük, ışığı az lâmba.
İDAREHANE
f. Bir işe bakan hey'etin veya bir işi idare edenlerin toplanarak iş gördükleri yer ve dâire. * Dergi, gazete vs. gibi yayınların yazı işlerine bakılan dâire.
İDARE-İ ASKERİYE
Askerlik işleriyle meşgul olan idare.
İDARE-İ EKVANÎ
Kevnlerin, âlemlerin idaresi, tasarrufu.
İDARE-İ MAHSUSA
İlk adı "İdare-i Aziziye" olan devlet vapur işletme dairesi.
İDARE-İ MASLAHAT
Bir işi mümkün mertebe iyi-kötü yürütmek.
İDARE-İ MEŞRUTA
Meşrutiyet idaresi, meşrutiyetle idare.
İDARE-İ MUTLAKA
Bir hükümdarla idare. Bir hükümdarın idare ve yönetimi altında bulunan devlet. Mutlakiyet idaresi.
İDARE-İ MÜSTEBİDE
İstibdat idaresi.
İDARE-İ ÖRFİYE
İcabında devletin bir yerde mülki idareye ait nizamları tatil ile kanunen kurduğu askerî idare. Örfi idâre, sıkıyönetim.
İDARE-İ UMÛR
İşlerin görülmesi.
İDARETEN
İdare için. Kanun ile değil, işin gelişine göre yaparak. İdare yoluyla, işi idare ederek.
İDARÎ
İdare. * İdare ile alâkalı.
İD'AS
Tepelemek.
İDAVE
(C: Edâvâ) Deriden yapılmış su kabı. Asker matarası.
İDB
Acib iş.
İDBAK
Ulaştırmak. Yapıştırmak. * Tecvidde: Harf okunduğu zaman dilin üst damağa yapışmasına denir. Bu sıfatın harfleri. Sad, dad, tı, zı'dır. İsimlerine müdbaka denir. (Bak: İtbak)
İDBAR
Geriye gitmek. Geri dönmek. * İşlerin ters gitmesi. * Talihsizlik. * Bir gezegenin diğer oniki burcun tertibine zıt olarak hareketi. (Asıl tertibe göre gitmesine de ikbal denir.)
İDBİSAS
Ne kırmızı, ne siyah olmak. * Ot bitmek.
İDCAN
(İdcican) Gökyüzü yağmur bulutlarıyla örtülme. * Hava çok sisli ve dumanlı olma.
İDD
Büyük, acib şey. * Belâ, dâhiye. * Yalan.
İDDE
Müddet. Zaman. Vakit. * Küfüv. Hemta. Arkadaş.
İDDET
Bekleme müddeti. * Sayılmış. Madud. * Cemaat. * Hıfz. * Fık: Kocasından ayrılan kadının, başkası ile evlenebilmesi için, üç defa hayız görüp temiz oluncaya kadar geçen zaman. (Kocasından boşanırsa 100 gün, kocası ölürse 130 gün.)
İDDET-İ EŞHÜR
Ay hesabıyla iddet beklemek. Boşanma tarihinden itibaren hür ise üç ay, cariye ise birbuçuk ay bekler.