Gözünün birisine sürme çekip diğerini unutan ve gömleğini ters giyen budala kadın.
KARTABAN
Karısı ile nâmahrem kimseyi gördüğü hâlde aldırış etmeyen.
KARTABUS
Zahmet, meşakkat.
KARTAK
(C: Karâtit) Kadife. * Terlik. * Etekli kaftan.
KARTALE
Eşek yükünün dengi.
KAR'-UL ASÂ
Doktorun, hastanın bedenine vurup muâyene etmesi. * Mc: Hatayı hatırlatmak için işaret vermek ve ikaz etmek.
KARUN
İki şeyi bir araya getiren. * Tez terleyen hayvan. * Arka ayaklarının tırnağı ön ayağının tırnağı yerine vâki olan hayvan. *İleride olan memeleri geride olan memelerine pek yakın olan dişi deve.
KARUN
(A, uzun okunur) Peygamber Musâ (A.S.) devrinde yaşamış, malı ile mağrur olarak haddini aşmış ve Cenab-ı Hakkın zekât emrini dinlemediğinden Musa'nın (A.S.) duâsından sonra malı ile birlikte yere batmış olan dünya zengini. Cenab-ı Hakkın lütuf ve ihsanını kendine mâlederek nankörlük ve enaniyetinden dolayı bu fena sıfatı ile meşhur olmuştur.
KARUR
Duş yapılacak soğuk su.
KARURE
(C.: Kavârir) Göz bebeği. Gözün siyah kısmı. * Şişe.
KAR'UŞ
İki hörgüçlü deve. * Arslan eniği.
KARV
Ağaç kadeh. * Köpek yalağı. * Hurma ağacının kökü. * Uzun havuz. * Hayanın derisi inip büyümek. * Kast. * Etraflıca araştırmak, tetebbu. * Bir kimsenin mesleğine girmek, onun yoluna süluk etmek.
KARVA
Uzun hörgüçlü deve.
KARVAH
Uzun ağaç. * Uzun deve.
KÂRVAN
f. (Bak: Kervan)
KARYA
Eski çağlarda Bursa ve Balıkesir bölgesinin adı.
KARYE
Köy. Nâhiyeden küçük olan, insanlarla meskun yer.
KARYETEYN
Mekke ile Taif şehirleri.
KARYET-ÜL ENSÂR
Medine-i Münevvere şehri.
KARYET-ÜN NAHL
Kovan. Arı yuvası.
KARZ
Borç, ödünç. Kesmek, kat'etmek. * şiir söylemek.
KARZ
Selem ağacının yaprağı.
KÂR-ZÂR
(Kâr ü zâr) f. Kavga, cenk, savaş, harp, muharebe.
KÂR-ZÂRGÂH
f. Savaş meydanı. Harp alanı. Muharebe sahası.
KARZEN
Borç, ödünç olarak.
KARZ-I HASEN
Sadece Allah rızâsı için verilen ödünç. Faizsiz verilen borç.
KA'S
Çirkin kokulu toprak.
KA'S
(C: Kiâs) Parmak kemiği.
KA'S
Ölüm, mevt.
KAS'
Bir şeye el ayası ile vurmak. * Gidermek. * Tahkir etmek, küçümsemek.