K Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • KA'SA

    Devamlı olarak yerinde sabit olan kadın. * Arkası içerisine girdiğinden arkasını yere koyamayan kadın.
  • KAS'A

    (C.: Kısâ') Çanak, kâse. * Yemek kabı.
  • KASAB

    Saz, kamış. * Parmak kemikleri. * Nefes borusu, bronş. * İnce keten bezi.
  • KASABA

    (C.: Kasabât) Akciğerdeki nefes borularından herbiri. Bronş. * Küçük şehir. Çarşısı olan büyük köy. * Ahalisi beş-on bin raddelerinde olan mâmure.
  • KASABAT

    (Kasaba. C.) Bronşlar. * Kasabalar.
  • KASABE

    Kötü hurma.
  • KASAB-I MISRÎ

    Mısırda dokunmuş keten bezi.
  • KASAB-ÜL ENF

    Burun kemiği.
  • KASAB-ÜL FÂRİS

    Kalem kamışı.
  • KASAB-ÜL HABİB

    Şeker kamışı.
  • KASAH

    Sırtlan.
  • KASAİD

    (Kaside. C.) Kasideler.
  • KASAL

    Buğday içinde olan siyah taneler.
  • KAS'A-LİS

    Dalkavuk. Çanak yalayıcı.
  • KASAM

    Şiddetli sıcaklık. * Güzellik.
  • KASAME

    (Kasem. den) Katili bilinmeyen kimsenin bulunduğu, şüphelenildiği mıntıka halkından elli kişiye yemin ettirme.
  • KASA'NİNE

    Katı olmak. * Büyük olmak.
  • KASAR

    Üşenme, tembellik etme. * Güç ve kuvvetin son sınırı. * Boğazı tutup nefes aldırmayan bir zahmet.
  • KASARA

    (C: Kasr-Kasarât) Boyun kökü. * Yoğun ağaç. * Gemilerin baş ve arka taraflarında güverteden daha yüksek yapılan güverte.
  • KASARET

    Kısalık. Kısa olma.
  • KASAS

    Haber vermek. Hikâye etmek, anlatmak. * Tetebbu' etmek. * Tıb: Göğüs kemiği. Göğüs ortası.
  • KASAS

    Arslan.
  • KASAS SURESİ

    Kur'an-ı Kerim'in 28. Suresidir. Mekkîdir. (Kısas da denir.)
  • KASAT

    Davarın arka ayaklarının dik ve doğru olması.
  • KÂSAT

    (Ke's. C.) Kadehler, ke'sler.
  • KASATURA

    Askerlerin, bellerine bağlayıp taşıdıkları ve süngü gibi kullandıkları düz ve kısa kılıç.
  • KASAVET

    Kalb katılığı, gaflet. * Kaygı, tasa, üzüntü, keder. (Bak: Kasvet)
  • KASAVİSE

    (Kıssis. C.) Papazlar, ruhbânlar, keşişler.
  • KASB

    Ağızda tez dağılan ve çekirdeği katı olan kuru hurma. * Sağlam, sert.
  • KASB

    Kat'etmek, kesmek.
  • KASBA

    Kamış. Kamışlık.
  • KASD

    Bir işi bile bile yapmak. * İsteyerek. Niyet ederek. * Niyet. Tasavvur. * İstikamet. Yolu doğru olmak.
  • KASDEN

    Bile bile, isteyerek.
  • KASDÎ

    İstiyerek, kastederek, niyetle ve bile bile yapılan.
  • KÂSE

    f. Tas veya çanak. Kâse gibi olan çukurluk. * Başı kaplayan ve başın üstündeki kemik.
  • KA'SEB

    Büyük karınlı, kalın.
  • KÂSE-BEND

    f. Çatlamış, kırılmış. * Kâse gibi şeyleri tamir eden kimse.
  • KASED

    şahyar dedikleri nesne.
  • KÂSE-GER

    f. Kâseci, kâse yapan.
  • KÂSEHA

    (Kâse. C.) Kâseler.
  • KÂSE-İ ÇEŞM

    Göz çukuru.
  • KÂSE-İ FAĞFUR

    f. Çin porseleni. Çin porseleninden yapılan kâse.
  • KÂSE-İ SER

    Kafatası.
  • KA'SELE

    Yürürken bir ayağını yere sürüyüp tozutmak.
  • KÂSE-LİS

    (Kâselis) f. Çanak yalayıcı. Çok yiyen, obur. Hırslı. * Dalkavukluk. Alçak huylu kimse. * Dilenci.
  • KÂSE-LİSAN

    (Kâselis. C.) Dalkavuklar, çanak yalayıcılar.
  • KASEM

    Yemin. Ahdetme.
  • KASEMÂT

    Ahdler, yeminler.
  • KASEMÂT-I KUR'ANİYE

    Kur'andaki ahitler, yeminler.
  • KA'SERE (KA'SERÂ)

    Yoğun, sağlam, kalın, katı.