(Kari'e) (A, uzun okunur) Okuyucu. Okuyan. * Âbid ve zâhid olan. * Kur'anı tecvide göre okuyan.
KARİA
(A, uzun okunur) Ansızın gelen belâ. Kıyâmet. * Belâ ve musibetten hıfz-ı İlâhiye dâir okunan dua ve âyetler. * Peygamberimiz'in (A.S.M.) düşman üzerine saldığı asker grubu. * Pek şiddetli rüzgâr.
KARİA SURESİ
Kur'an-ı Kerim' in 101. Suresidir ve Mekkîdir.
KARİAT
(Karie. C.) Okuyan kadınlar. Kıraat eden kadınlar.
KARİB
Çok yakın. Yerce ve mekânca uzak olmayan. * Yakın hısım.
KARİB (KAREB)
(C.: Kavarib-Ekrub) Gemi sandalı.
KÂRİBAN
f. Kervan.
KARİBEN
Bir zaman sonra, yakın vakitte. Çok zaman geçmeden. * Sülâlece ve soyca yakın olan.
KARİB-ÜL AHD
Yakın zamanda.
KARİE
(C.: Kariât) Okuyan kadın. Kırâat eden kadın.
KARİH
(C: Kuruh-Kavârih) Kesbedici, kazanan. * Dişleri tam olan davar.
KARİH
Yaralı, cerihalı. * Çıbanlı.
KARİHA
Fikir kabiliyeti. Zihin kudreti. Düşünme istidadı. * Akıldan hâsıl olan fikirler. Her şeyin evveli. * Kuyudan çıkarılan ilk su.
KARİHA-ZÂD
f. Karihadan doğan, karihadan meydana gelen.
KARİKATÜR
Bir insanın veya bir şeyin gülünç bir tarzda yapılan resmi. * Kaba, âdi ve mizahi resim.
KARİN
Kılıcı ve oku olan. * Hacla umreyi birlikte yapan.
KARİN
Yakın. Hısım. Akraba. * Arkadaş. Yaşı aynı olan arkadaş. Refik. Komşu. * Bir şeyi elde eden, nâil olan. * Pâdişahın daimi surette yakınında bulunan. Mâbeynci.
KARİNE
Bilinmeyen bir şeyin anlaşılmasına yarayan ip ucu. Anlaşılması zor olan hususun hak ve hakikatına dâir cüz'i delil olan şey. İşaret.
KARİNE-İ MÂNİA
(Bak: Karine-i mecaz)
KARİNE-İ MECAZ
Mecaza ait işaret. Kelimenin mecaz olmasını gerektiren, hakiki mânasında alınmasına mâni olan kayıt. Buna Karine-i mânia da denir.
KARİNE-İ TAAYYÜN
Belli edici ve tâyine yardım eden iz, işâret, delil.
KARİN-İ EVVEL
Baş mâbeynci.
KARİR
Mesrur, sevinmiş, memnun. Beşâret ve müjde sebebi ile parlayan göz.
KARİR-ÜL AYN
Memnun, mesrur, gözü aydın.
KARİS
Donmuş, câmid. * Pıhtı. Sirke ile pişmiş balık.
KARİYE
(C: Kavâri) Uzun burunlu, kısa ayaklı, arkası yeşil bir kuş. * Süngü demirinin keskin yeri. * Kılıcın ve ona benzer şeylerin keskin yeri.
KARİYER
Fr. Bir insanın kendisini hasretmiş olduğu meslek. * Bir meslekte alınan merhalelerin bütünü.
KARK
Tavuk gıdaklaması.
KARKAF
şarap, hamr.
KARKAL
(C: Karâkıl) Kadın gömleği. * Yeleksiz elbise.
KARKAR
(C: Karâkır) Düz açık yer.
KARKAR
Kilim veya halı ucu. * Hışımla gürleyerek çağır demek.
KARKARA
Karın gurultusu. * Kumru kuşunun ötmesi. * Kahkaha ile gülmek. * Su içerken bardağın guruldayıp ötmesi.
KARKİSYUN (KARKİSYA)
Kebâbe dedikleri devâ.
KARLAYL
(Thomas Carlyle) (Hi: 1210-1298) İskoçya'da doğmuş, Londra'da ölmüştür. İskoç tarihçisi ve filozofudur. Babası dindar bir duvarcı ustası idi, oğlunu papaz yapmak istiyordu. Onun dinî şüpheleri papaz olmasına mâni oldu. Yedi sene manevî mücahededen sonra imanî mes'elelerde istikrar elde edebilmiştir.Carlyle (Karlayl) şöyle diyor:Kur'anı bir kere dikkatle okursanız, Onun hususiyetlerini izhara başladığını görürsünüz. Kur'anın güzelliği, diğer bütün edebî eserlerin güzelliklerinden kabil-i temyizdir. Kur'anın başlıca hususiyetlerinden biri, Onun asliyetidir. Benim fikir ve kanaatıma göre Kur'an, serapa samimiyet ve hakkaniyetle doludur. Hazret-i Muhammed'in (A.S.M.) cihana tebliğ ettiği davet, hak ve hakikattır.(Karlayl)
KARM
(C.: Kurum) Değerli insan. Kıymetli insan.
KARMELE
Yapraksız küçük ağaç.
KARMEŞE
Cem'etmek, toplamak.
KARN
Zaman, devre. * Bir insanın ortalama ömrü olan altmış sene. * Yüz yıllık zaman. Asır. * Boynuz. Hayvanda başın boynuz yerleri, boynuz yerinden sarkan saç.(Karn, iki mânaya gelir. Birisi, zamandan bir müddete mukterin olan ümmet, bir zaman ahalisi olan hey'et-i içtimaiye ki, "hayrul kuruni karni" hadis-i şerifi bu mânayadır. Bunda sivrilmek veya mukarenet etmek manası vardır. Bu mukarenet veya efradın yekdiğerine mukareneti veya bir peygamber, bir âlim, bir reis gibi büyük bir şahsiyete mukareneti mülâhaza olunur.Diğeri de müddet-i zamanın kendisine denir ki, asır gibi ekseriyetle yüz sene takdir edilmiştir.) (E.T.)
KARNABİT
Karnıbahar.
KÂRNAME
f. Usta çıkacak kişilerin ustalıklarını göstermek için yaptıkları iş örneği.
KÂRNEDAŞTE
f. İş bilmez, acemi, işten anlamaz.
KARNESA
Doğan kuşunun, avının ardına düşmesi.
KARNEYN
İki boynuz.
KARN-I EVVEL
Hicretin birinci asrı.
KARN-I ZABY
Geyiğin başındaki çatal boynuz.
KÂR-NÜMA
f. Menfaat gösteren. * Usta çıkacak olan çırakların, ustalıklarını göstermek için yaptıkları örneklik iş.