K Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • KANVA'

    Büyük burunlu kadın.
  • KANZAA

    İbik.
  • KAPASİTE

    Fr. İçine alma, ihtiva etme kabiliyeti. * Kabiliyet, bilgi.
  • KAPÇAK

    Tar: Eski zaman muharebelerinde muhasara edilen kalelerin duvarlarına tırmanmak için kullanılan büyük çengel.
  • KAPIKULU

    Osmanlı devletinin daimi ordusunu teşkil eden yaya ve atlı askerlerin bütününe verilen addır.
  • KAPLICA

    Üstüne bina yapılmış sıcak maden suyu, üstü örtülü kaynarca, ılıca.
  • KAPORA

    (Kaparo) Pey olarak verilen para.
  • KAPRİS

    Geçici heves. Maymun iştahlılık. İnsanın zayıf tarafı. Evham.
  • KAPTAN-I DERYA

    Vaktiyle bahriye nâzırı. Deniz kuvvetleri komutanı.
  • KAPUT

    Fr. Askerlerin üstlük elbisesi, yağmurluğu. * Otomobillerin motor kısmını örten kapak.
  • KAR

    (C.: Kur-Kirân) Zift, kara boya. * Deve. Dağ keçisi. * Ses çıkmasın diye ayağın kenarıyla yürümek. * Küçük tepe. * Kara taşlı yer. * Kara büyük taş.
  • KA'R

    Derinlik. Dip. Her şeyin dibi. Nihâyet. * Yemeği dipten yemek. * Çalmak. koparmak.
  • KA'R

    Karnı yemekten dolmak. * Arkası yağlı olmak.
  • KAR'

    Vurmak. Çakmak. Kapı çalmak. * Savt. Avâz. Ses. * Kabak. * Gülsuyu kabı. * Eti soyulmuş kemik.
  • KÂR

    f. (Kelimeye bir ek olup, isimleri sıfat yapar) Eden, edici, yapan mânâlarına gelir ve li, lı, cı, ci gibi eklerin de karşılığıdır. İtaat-kâr, hilekâr, isyan-kâr, hamur-kâr, kanaatkâr...gibi.
  • KÂR

    f. İş. Güç. Amel. Fiil. Temettü'. * Kazanç.
  • KAR' (KUR')

    (C.: Ekrâ) Cem'etmek, toplamak. * Okumak, kıraat.
  • KARA

    (C.: Ekrâ) Arka.
  • KARA

    (C.: Ekrây-Karvât) Bahçe ve bostan içindeki su arkı. * Su ile karışmış süt.
  • KARA'

    Deve yavrusunda çıkan beyaz bir sivilce ve kabarcık. * Baştaki saçların hastalıktan dökülmesi.
  • KARA'

    (Kar'. C.) Su kabakları. * Gülsuyu kapları.
  • KARABASAN

    t. Kâbus. Sıkıntılı ve korkunç rüya. * Bir kimsenin içine düştüğü pek sıkıntılı ruh durumu.
  • KARABE

    Kırba. Büyük testi.
  • KARA'BELANE

    Karnı büyük, yassı bir böcek.
  • KARABET

    Soyca yakınlık. Hısımlık. Akrabalık.
  • KARABET-İ KALB

    Kalb yakınlığı, gönül yakınlığı.
  • KARABET-İ NESEBİYYE

    Aynı soydan gelmek suretiyle olan asli hısım ve akrabalık.
  • KARABET-İ SIHRİYYE

    Kız alıp vermekle meydana gelen akrabalık, yakınlık, hısımlık.
  • KARABİN

    (Kurban. C.) Kurbanlar. Allah için kesilen koyun, sığır ve deve gibi hayvanlar.
  • KARABORSA

    Piyasadan çekilen eşyanın, yüksek fiatla satıldığı gizli pazar.
  • KARAFİ

    (Şihâbüddin Ahmed El-Karafi) Maliki Mezhebi'nin büyük âlimlerindendir. Milâdi 1285 de vefat etmiştir.
  • KÂR-ÂGÂH

    f. İşbilir, uyanık.
  • KÂR-ÂGÂHÎ

    f. Uyanıklık, iş bilirlik.
  • KARAH

    (C.: Akriha) Bina ve ağaç olmayan arazi.
  • KARAİB

    (Karib. C.) Yakınlar, hısımlar. Akraba.
  • KARAİN

    (Karine. C.) Karineler, ip uçları.
  • KARAKTER

    yun. Huy. Mizac. Seciye. Bir şeyi benzerlerinden ayırdetmeğe yarayan temel hususiyet.
  • KARAMİL

    Örülüp ucu sarkıtılan saç bağı.
  • KARAN

    Mekke arzı.
  • KARANFUL (KARANFÜL)

    Yaprağı, çiçeği ve kokusu güzel ve uzun olan budaklı bir nebat. Karanfil.
  • KARANİTIS

    Kişiyi sersem eden dimağ dolgunluğu.
  • KARANTİNA

    İtl. Bulaşıcı bir hastalığın yaygın olduğu bir ülkeden gelen kişileri, gemileri veya malları geçici olarak tecrit etme şeklinde alınan tedbir. * Hastahanede yatması gereken hastaların kayıt ve kabul işlerinin yapıldığı yer. * Bir bulaşıcı hastalığın yayılmasını önlemek üzere hasta olup olmadığı bilinmeyen insan ve hayvanlarla temasın menedilmesi.
  • KARAR

    Değişmez hâle gelmek. * Sabit ve sakin olmak. * Ne az ne çok olan tam ölçü. Ölçülülük. * Gitmeyip kalmak. * Oturaklı yer. Sâkin olacak yer. * Anlaşılan ve sabit hâle gelen son karar sözü. * Mahkemece verilen son söz ve neticeye bağlama. * Dolanmak. * Ayakları kısa ve çirkin yüzlü bir cins koyun.
  • KARARDÂDE

    f. Durgun hâle gelmiş. * İstikrar bulmuş. Kararlaşmış. Karar verilmiş.
  • KARARET

    Kısa ayaklı ve çirkin yüzlü bir cins koyun. * Düz yuvarlak yer.
  • KARARGÂH

    f. Karar verilen yer. Karar yeri. * Askerî birlikte kurmay heyetinin toplandığı yer. Merkez.
  • KARARGİR

    f. Karara bağlanmış. Kararı verilmiş.
  • KARAR-I KAT'Î

    Dâvâyı neticelendiren kesin karar.
  • KARAR-I SERİ

    Acele karar, seri karar.
  • KARARİT

    (Kırat. C.) Kuyumcu tartıları. Kıratlar.