Bakırdan yayvan yemek kabı. * Kışla, okul, hastahane gibi müesseselerde tevzi edilecek yemeği içine koydukları kap. * İnce ve yassı elmas. * Atışta hedefe vuramama.
KARAVOL
f. Karakol.
KÂRAZMA
f. Görgülü, tecrübeli.
KÂR-ÂZMAYÎ
f. Görgülülük, iş bilirlik, tecrübeli oluş.
KÂR-AZMUDE
f. Görgülü, tecrübeli, görmüş geçirmiş.
KÂRBAN
f. Kervan.
KÂRBAN-SARAY
f. Kervansaray. Şehirlerde veya yol üzerlerinde kervanların ve yolcuların gecelemelerine mahsus büyük han.
KARBON
Lât. Basit olup kömürleşmiş hâlde bulunan bir temel unsur. Kömür. Billurlaşmış halde kömürleşmiş cisim.
KARBONİK
Fr. Bir karbonla, iki oksijenin birleşmesi ile meydana gelen gaz.
KARBUS
(C.: Karâbis) Eğerin ön ve arka kaşı. * Saç.
KÂRD
f. Bıçak.
KÂRDAN
f. İşten anlar, iş bilir.
KÂR-DANÎ
f. Uyanıklık, iş bilirlik.
KÂRDAR
f. İşi elinde tutan.
KÂR-DARAN
(Kârdar. C.) İşi elinde tutanlar, iş tutanlar.
KARDED
Kaba mekan. Düz arz.
KÂRDİDE
(C.: Kâr-didegân) f. Uyanık, tecrübeli, iş bilir, görgülü.
KARDİNAL
Fr. Katolik mezhebinde en büyük pâye.
KARE
Anasından gözsüz doğan. Kör olarak dünyaya gelen. * Koyun sürüsü.