K Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • KETD (KİTD)

    Bir yıldız adı. * Omuzlar ile sırt arası.
  • KETEBE

    Kâtibler. Yazıcılar. * Bir hattatın yazdığı eserinde imza yerinde "Ketebehu; Onu yazdı" mânasında kulllanılır.
  • KETER

    (C: Ektâr) Kadr, mertebe, derece.
  • KETF

    Omuz. Omuz kemiği. * Parça parça kesmek ve bağlamak.
  • KETH

    Kesbetmek. Çalışmak, kazanmak. Amel ve sa'yetmek.
  • KETİB

    Dikici, diken.
  • KETİBE

    Asker bölüğü. Ordudan ayrılmış toplu alay. Düşmana çapul eden birkaçyüz kişilik süvari kolu.
  • KETİBEPERVER

    f. Askeri koruyan ve seven. Asker yetiştiren.
  • KETİF

    (Kitf-Ketef) (C.: Ektâf) Omuz. * Kürek kemiği, omuz küreği.
  • KETİFE

    Hased. * Kapıya çakılan yassı büyük demir kilit.
  • KETİT

    Deve avazı. * Sığır avazı.
  • KETİTE

    Sinir.
  • KETİZ

    Yemeği çok yeyip karnını iyice dolduran kişi.
  • KETKAT

    Kelâmı çok olan, sözü çok olan, fazla konuşan.
  • KETKETE

    Kahkaha derecesinden azca gülmek. * Toy kuşunun sesi.
  • KETM

    Saklamak. Gizlemek. Sır tutmak. Söylememek.
  • KETM-İ ESRÂR

    Sırları saklama.
  • KETM-İ NÜFUS

    Kendini göstermeme. Saklama.
  • KETN

    Kir, pas.
  • KETT

    Zayıf vücutlu kimse. * Mal kazanıp yığan.
  • KETTAN

    Keten.
  • KETUM

    Sır saklayan. Herkese her şeyi konuşmayıp sırrını belli etmiyen. * Her şeyi gizleyen.
  • KETUMANE

    f. Ketum olup ağzı sıkı olan, herşeyi söylemiyen kimseye yakışır surette.
  • KETUMİYYET

    Ketumluk. Ağız sıkılığı. Sır vermemeklik.
  • KEU'

    Korkak olmak.
  • KEÛD

    Meşakkatli sarp yokuş.
  • KEV'

    Vurmak. * Korkmak.
  • KEV'A

    Eli bileğinden eğri olan kadın. (Müz: Ekvâ)
  • KEVA'

    Bileğin çıkması. * Bilek kemiği.
  • KEVAHİL

    (Kâhil. C.) Sırtlar, arkalar. * Gayretsizler, uyuşuklar, tembeller.
  • KEVAHİN

    (Kâhin. C.) Kâhinler. Falcılar. Gaibten haber verenler. * Alimler.
  • KEVAİB

    (Kâib. C.) Yeni yetişmiş turunç memeli kızlar.
  • KEVAKİB

    (Kevkeb. C.) Yıldızlar.
  • KEVAKİB-ŞİNÂS

    f. Müneccim.
  • KEVALİK

    Kısa boylu.
  • KEVAR(E)

    f. Meyve veya üzüm küfesi. * Bal arısı gömeci, petek. * Geceleri havada peyda olan bulut. Sis.
  • KEVD

    Yakın olmak.
  • KEVDEN

    (C.: Kevâdân) Semerli at. * Akılsız, ahmak, düşüncesiz.
  • KEVH

    Gâlip olmak.
  • KEVKEB

    Yıldız. * Parıldamak.
  • KEVKEBE

    Necim, yıldız. * İnsan cemaatı. Süvari alayı.
  • KEVKEBE

    f. Fevkalâde tantana. İhtişam, debdebe, şöhret.
  • KEVKEBÎ

    Yıldıza ait, yıldızla ilgili.
  • KEVKEB-İ DERRÎ

    Parlak yıldız.
  • KEVLAN

    Kandıra adı verilen ot.
  • KEVLEM

    Fülfül denilen karabiber cinsi.
  • KEVMA

    Büyük ökçeli dişi deve.
  • KEVMAH

    Dübürü büyük kimse.
  • KEVME

    Küme.
  • KEVN

    Hudus. Varlık, var olmak. Vücud, âlem, kâinat. Mevcudiyet.