K Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • KEVN Ü FESÂD

    Var olup sonra bozulmak.
  • KEVN Ü MEKÂN

    Kâinat, âlem, dünya.
  • KEVNEYN

    İki âlem. Dünya ve Ahiret.
  • KEVNÎ

    Oluşa ait ve müteallik. Kâinat ilmine dair. Varlıkla alâkalı.
  • KEVNİYYAT

    Kâinat ilmi, kozmoloji. * Mevcudat, varlıklar. Vücuda gelmeler.
  • KEVR

    Devretmek, dönmek. * Sarık sarmak. Tülbend sarmak. * Bir yerde toplanmış olan develer. * Çokluk, bolluk, ziyadelik. * Mukül dedikleri darı cinsi.
  • KEVS

    (C.: Ekvâs) Pabuç.
  • KEVSEC

    Köse kişi. * Testere gibi hortumu olan bir balık cinsi.
  • KEVSEL

    Geminin kıç tarafı.
  • KEVSER

    Kıyamete kadar gelecek Âl, Ashâb, Etbâ' ve onların iyilikleri, hayırları. * Bereket. * Kesretten mübâlağa. Çokluğun gayesine varan şey. Gayet çok şey. * Pek çok hayır. Hikmet, ilim. Kur'an, İslâm, tevhid. İlm-i Ledün. Ma'rifetullah. * Cennet ırmaklarının kaynakları. * Cennet'te bir havuz veya nehir.
  • KEVSER SURESİ

    Kur'an-ı Kerim'in 108. Suresi.
  • KEVTER

    Fülfül dedikleri karabiber cinsi.
  • KEY

    Arapçada muzari fiilini nasbeden (son harfini üstün okutan) ve "İçin, tâ ki, hangi, nasıl?" yerinde kullanılan harf. (Bak: Huruf-i nâsibe)
  • KEY

    f. Ne vakit, ne zaman? (Soru için kullanılır.)
  • KEY

    Eski Acem pâdişahlarının nâmıdır.
  • KEY'

    Yaramaz gönüllü olmak.
  • KEYAN

    (Key. C.) f. şahlar, hükümdarlar, keyler, hakanlar.
  • KEYANÎ

    f. Şaha ait. Hükümdarla alâkalı.
  • KEYD

    Tuzak. Kötülük, hile. * Men'etmek. * Kusmak. * Çakmağın tezce ateşi çıkmayıp geçmek. * Cenk etmek, dövüşmek. * Karganın ötmesi.
  • KEYF

    Afiyet, sağlık, sıhhat. * Memnunluk, hoşlanma. * Neş'e, sevinç, sürur. * Mizaç, tabiat. * İstek, taleb, arzu, heves.* Gönül açıklığı.
  • KEYFE

    Arabçada sual cümlesinin başına gelir. "Nasıl? Nice?" mânalarınadır.
  • KEYFE HÂLÜK

    Hâlin nasıl? Nasılsın?
  • KEYFE METTEFAK

    Hangisi olursa. Nasıl rast gelirse.
  • KEYFEMÂ

    Her nasıl?
  • KEYFEMÂ YEŞÂ'

    Nasıl isterse, istediği gibi.
  • KEYFER

    f. Karşılık, mukabil. * Mükâfat veya ceza.
  • KEYFÎ (KEYFİYYE)

    Keyfe, arzuya bağlı. İsteğe âid ve müteallik.
  • KEYFİYYET

    Bir şeyin esâsı ve iç yüzü. Nasıl olduğu ciheti. * Kalite. Madde. (Kemmiyetin zıddıdır.)
  • KEYHAN

    f. Dünya, arz.
  • KEYL

    Ölçme. * Kile. Hububat ölçüsü. Ölçek.
  • KEYLEKAN

    Bir pırasa cinsi.
  • KEYLÎ

    Kile ile ölçülen şeyler.
  • KEYLUS

    Hazmı kolay olan gıda.
  • KEYMUS

    yun. Yiyecek ve içecek maddelerin midede hazmolunup erimesinden hâsıl olan bir sıvıdır ve kana karışır.
  • KEYNUNET

    Varlık, var olma.
  • KEYS

    Yaramaz huylu kişi.
  • KEYS

    Zekâ, kavrayış, anlayış, idrâk.
  • KEYSAN

    Ayakla bir kimsenin dübürüne vurmak. * Özür, mâzeret.
  • KEYSANİYYE

    Revâfiz tâifesinden bir sınıf.
  • KEYSUM

    Çok miktar olan kuru ot.
  • KEYT

    (Keyte) şöyle, şöylece, kezâ.
  • KEYUL

    Muharebe gününde dizilen safların son safı.
  • KEYVAN

    f. Satürn (Zuhal) gezegeni.
  • KEYY (KEYYE)

    Adama veya davara yapılan nişan. * Yarayı dağlama.
  • KEYYAL

    Kile ile ölçen kimse. Kileci.
  • KEYYEFE

    (Tekyif. den mâzi fiili) İnceleyip iç yüzünü bildi, idrak etti manasınadır.
  • KEYYİS

    (Keyyise) Akıllı, anlayışlı, kiyasetli, idrakli, zeki. * Zarif.
  • KEZA

    Böyle, böylece. Bu dahi öyle.
  • KEZALİK

    Bunun gibi. Böylece. Bu da böyle.
  • KEZAME

    (C.: Kezâyim) İki kuyu arasındaki yarıklar ve delikler. (Su birinden birene akar). * Terazi iplerinin kendinde toplandığı halka.