K Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • KIYTAS

    Balina balığı, kadırga balığı.
  • KIYYE

    Okka. Eskiden kullanılan bir ağırlık ölçüsü. Kıyye-i atika da denir. Şimdiki 1282 gram. (Bak: Okıyye)
  • KIYYE-İ ÂŞÂRİ

    Kilo. Bin gram olan ağırlık ölçüsü.
  • KIYYE-İ ATİKA

    Okka.
  • KIZA

    Yumuşak yerlerde biten bir ot cinsi.
  • KIZAF

    Sür'atle gitmek, hızla gitmek.
  • KIZAN

    Oğlan, erkek çocuk. * Delikanlı, cesur ve silâhlı köylü genç.
  • KIZBAN

    (Kadib. C.) İnce düz fidanlar, çubuklar, dallar.
  • KIZIL

    t. Kırmızı, alrenk. * Kıldan yapılan ip. * Aşırı, müfrit.
  • KIZIL TEHLİKE

    Dinsizlik, anarşistlik ve komünistlik tehlikesi.
  • KIZILBAŞ

    Râfizîlere verilen bir isim.
  • KIZILELMA

    Tar: Osmanlı Türkleri tarafından Roma'ya verilen addır. (O.T.D.S.)
  • KIZILHAÇ

    Hristiyan ülkelerde Kızılay karşılığı olan yardım teşkilâtı.
  • KIZM

    Katı, şiddetli, şedit.
  • KIZR

    Pak olmayan nesne. * Temiz olmayan şey.
  • KIZZE

    Ufak taş. * Taşlı çukur yer. * Kızlık dedikleri hâlet.
  • KİBA

    Süprüntü.
  • KİBAR

    (Kebir. C.) İnce ve nârin yapılı. Terbiyeli ve nezaket sahibi. Hassas. * Kebirler. Büyük rütbeliler. Büyükler.
  • KİBARANE

    f. Büyük adamlara, nâzik ve görgülü kimselere yakışır şekil ve surette.
  • KİBARE

    Ululuk, büyüklük.
  • KİBASE

    Bütün olan hurma salkımı.
  • KİBAŞ

    (Kebş. C.) Erkek koyunlar, koçlar.
  • KİBER

    Ululuk. Büyüklük. Yaşlılık.
  • KİBER-İ SİNN

    Yaşlılık, ihtiyar olmak, yaş büyüklüğü.
  • KİBİR

    (Kibr) Kendisini büyük gösteriş. Büyüklük. Kendisini, başkalarından üstün olmadığı hâlde üstün görme ve tutma hastalığı. * Şeref ve şan. * Bir şeyin muazzamı. Büyük.
  • KİBRİT

    Kükürt. * Kırmızı, yakut, altun. * Ucu kibritlenmiş yakacak madde.
  • KİBRİTÎ

    Kükürtle alâkalı. * Kükürt renginde olan. Açık sarı rengi.
  • KİBRİT-İ AHMER

    Kırmızı kibrit. * Cisimleri altun hâline koyacak derecede te'sirli olduğu söylenen şey. İksir. * Tas: Mürşid. Kıymeti çok yüksek olan.
  • KİBRİTİYET

    Kükürt niteliği.
  • KİBRİYA

    Azamet. Cenab-ı Allah'ın azameti ve kudreti, her cihetle büyüklüğü.
  • KİBS

    Menzil, mekân.
  • KİBT

    f. Bal arısı, nahl.
  • KİC

    Dağın yüksek ve yüce yeri.
  • KİDNE

    Et. * Yağ.
  • KİFA

    Bir parça veya iki bez (ki birbirine dikip çadır eteğini yaparlar.) * Eşitlik, beraberlik, müsâvât.
  • KİFAF

    (Aslı: Kefaf) Yetecek kadar olma. İhtiyaca yetecek kadar azık. * Bir şeyin güzide ve hayırlısı. * (Keffe. C.) Terazi kefeleri.
  • KİFAF-I NEFS

    (Aslı: kefaf-ı nefs) Yalnız kendisi için yetecek kadar. * Ölmeyecek kadar olan rızık, gıda.
  • KİFAH

    Din için muharebe.
  • KİFAT

    Cem'olmuş, toplanmış, biriktirilmiş. * İçinde birşey toplanıp biriktirilen yer. * Hızlı uçmak, gitmek. * (Küfv. C.) Küfüvler, benzerler, eşler, denkler.
  • KİFAYET

    Lüzumlu kadar olmak. Yetişmek. Bir işe yetecek kadar olmak. İktidar. Liyâkat. Yararlık.
  • KİFFE

    (C.: Kifef) Ağ. Tuzak. * Terazi kefesi. * Her yuvarlak nesne.
  • KİFL

    Nazir, benzer. * Nasib, ecir. * Oturma yeri.
  • KİFR

    Büyük dağ.
  • KİFT

    (C.: Kifât) Küçük çömlek. * Çuval ve buna benzer kap.
  • KİG

    f. Göz çapağı.
  • KİH

    (C.: Kihân) f. Küçük, sagir.
  • KİH

    İrin, cerahat.
  • KİHAL

    (Kehl. C.) Kemâlini bulmuş kimseler. Kâmil insanlar. Olgunluk çağında bulunanlar.
  • KİHALET

    Göz için sürme yapma. Sürmecilik. * Göz doktorluğu. Göz hastalıkları bilgisi.
  • KİHAN

    (Kih. C.) Küçükler.