Kandaki beyaz renkte ve çok küçük kürecikler. Kan ve lenf gibi vücud mâyilerinde bulunan çekirdekli ve yuvarlak hücreler. Kırmızı küreciklere nisbetle azdırlar. Vazifeleri hastalık gibi düşmanlara karşı asker gibi müdafaadır. Ne zaman müdafaaya girseler Mevlevi gibi iki hareket-i devriye ile sür'atlı bir vaziyet-i acibe alırlar.
KÜREYVAT-I HAMRA
Kırmızı kan kürecikleri. Kana kırmızı rengini veren, çekirdeksiz, yuvarlak, küçük hücrecikler olup kanın her mm.küpünde beş milyon kadar bulunurlar, beden hücrelerine erzak dağıtırlar ve bir kanun-u İlâhî ile hücrelere erzak yetiştirirler. (Tüccar ve erzak memurları gibi)
KÜREYVE
(C.: Küreyvât) Küçük yuvarlak.
KÜRH
Sıkıntı, meşakkat, zahmet.
KÜRİZ
f. Hizmetkâr, hâdim, hademe.
KÜRİZÎ
f. Beli bükük ve sefil ihtiyar.
KÜRK
Kızıl, kırmızı, ahmer.
KÜRKÎ
(C: Kürâki) Turna kuşu.
KÜRMİH
f. Çivi, mıh.
KÜRNÜB
Kelem dedikleri lahana.
KÜRR
(C: Ekrâr) Yediyüz bin kırksekiz dirhem. * Ölçek.
KÜRRAS
Pırasa.
KÜRRASE
(C: Kerâris) Elyazma kitapların sekiz sahifeden meydana gelen forması.
KÜRRE
f. Hayvan yavrusu. Sıpa. Tay.
KÜRRE
Deve ve koyun terslerinin parçası.
KÜRRE
(Bak: Küre)
KÜRREC
Top.
KÜRRE-İ HAR
Eşek yavrusu. Sıpa.
KÜRREZ
İki yaşına girmiş doğan kuşu. * Kötü ve hâzık kimse.
KÜRSİ
Oturulacak yüksekçe yer. Câmilerde vâizin, medreselerde müderrisin oturduğu yer. * Taht, serir. Erike. Koltuk. * Kaide. * Merkez. * Vazife. * Saltanat, kudret ve mülk. * Başkent, hükümet merkezi. * Mânevi makam. * Arş'ın altına bir semâ tabakası. (Bak: Arş)
KÜRSİ-NİŞİN
f. Tahtta oturan hükümdar, pâdişah. * Vâli. * Câmide vaaz eden.
KÜRSU'
Bilek kemiğinin ucunun serçe parmak tarafında olan yumruca kısmı.
KÜRSÜB
Kesbetmek, kazanmak, çalışmak. * Sert ve sağlam ağaç.
KÜRSÜF
(C: Kerâsif) Pamuk.
KÜRTAJ
Dölyatağı (rahim) veya kemik apsesi boşlukları içinde bulunan yabancı cisim veya hasta organları özel bir âletle çıkarıp almak işlemi. Rahmin temizlenmesi ameliyesi.
KÜRUB
(Kerb. C.) Kederler, tasalar, kaygılar, gamlar.
KÜRUM
(Kerm. C.) Üzüm kütükleri. Bağ kütükleri.
KÜRUR
Bir şeyin tekrarlanması. * Geri çekmek. * Menetmek, engel olmak.
KÜRUR-U A'VAM
Senelerin birbirini takib etmesi. Yılların ard arda geçmesi.
KÜRUŞ
(Keriş. C.) İşkembeler.
KÜRUZ
Dühul etmek, girmek, dâhil olmak. * Bir kimseye ilticâ etmek, sığınmak.
KÜRÜK
f. Deve yavrusu.
KÜRZ
(C: Karaze) Çan. * Dağarcık, torba.
KÜS'
Tâbi olmak, ittiba etmek, uymak.
KÜSAHA
Süprüntü.
KÜSBE
Bir parça süt ve hurma. * Taamdan veya başka şeyden az iken çoğalıp toplanan nesne.
KÜSBE
Yağı veya suyu çıkartılmış her çeşit nebâti artıklar. Yağ posası.
KÜSBÜRE
Kanbel otu.
KÜSEYRA
Bir dikenli ağacın zamkı.
KÜSEYRE
Hurma koruğu.
KÜSFÜRE
Kanbel otunun tohumu.
KÜSİSTE
(Güsiste) f. Gevşek, uyuşuk, tembel. * Kopuk, kopmuş.