K Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • KALBOLMA

    t. Başka hâle gelme. Değişme.
  • KÂLBÜD

    f. Kalıp, şekil. * Gövde, beden, insan veya hayvan cesedi.
  • KALBZEN

    f. Kalpazan. Sahte para basan. * Yalancı.
  • KALD

    Gümüş bilezik.
  • KALE

    Söz söylemek.
  • KALE

    f. Kumaş. * Ham kavun, kelek.
  • KALE

    (Bak: Kal'a)
  • KALE

    (A, uzun okunur) Dedi. O söyledi.
  • KALEB

    (C.: Kavâlib) Kalıp.
  • KALEB

    Dudak dışarıya sarkmak.
  • KALEBE

    Hastalık. İllet.
  • KALEHZEM

    Yeyni, hafif. * Suyu çok olan büyük deniz.
  • KALE-KÎLE

    Dedi-denildi şeklindeki nakiller.
  • KALEM

    (C.: Aklâm) Kamış. Yazı için ucu inceltilen bir nevi ince ve sert kamış. * Yazı yazmak için kullanılan her türlü âlet. * İfâde. Üslub. * Mâden, taş ve tahta üzerinde oymak için ucu sivri çelik âlet. * İnce boya, fırçası. * Yazı enva'ı. * Resim. Nakış. * Resmi dâirelerde kâtiplerin çalıştıkları oda. * Ağacı aşılamak için kullanılan ucu kalem gibi yontulmuş ince çöp. * Çiçek ve sâir hastalıklara karşı kullanılan aşıyı hâvi ufak şişe. * Ok.
  • KALEM SURESİ

    Kur'an-ı Kerim'in 68. suresinin ismidir. Mekkîdir.
  • KALEMDAN

    f. Kalem kutusu, kalemlik.
  • KALEMEN

    Yazı ile, kalem ile. * Sayıca, sayı bakımından.
  • KALEMGİR

    f. Yazı yazarken kalemin kâğıda takılmadan rahatlıkla kayması.
  • KALEMÎ

    (Kalemiyye) Kalemle alâkalı. Kalemle münâsebet ve alâkası olan.
  • KALEMİYYE

    Eskiden kalemlerde yazı karşılığı olarak alınan para.
  • KALEMKÂR

    f. Tülbent veya ince kumaş üzerine fırça ile şekiller yapan yazmacı. * Maden üzerine kazarak şekiller yapan kimse. * Duvar veya tavanlara süs yapan, nakkaş.
  • KALEMKÂRÎ

    f. Resimcilik, ince nakkaşlık. * İnce nakkaşın elinden çıkmış.
  • KALEMKEŞ

    f. Yazan, yazıcı, yazar, müellif. * Çizen. * Yazıda silinti yapan.
  • KALEMREV

    f. Bir hükümdar veya hükümetin hükmünün geçtiği yer.
  • KALEMZEDE

    f. Yazılmış, kaleme alınmış.
  • KALEMZEN

    f. Yazan, yazıcı, kâtib.
  • KALEN

    (A, uzun okunur) Söylemek suretiyle. Söyleyerek.
  • KALENDER

    f. Dünyayı terkederek elini çekip Allah yolunda giden kimse. * Dünyâdan elini çekip herşeyi hoş gören kimse. * Dünya alâkalarından uzak, alâyişe aldanmaz hakikat adamı. Filozof.
  • KALENDERÂNE

    f. Kalenderce. Kalender olan bir kimseye yakışır surette.
  • KALENDERÎ

    f. Feylesofluk; kalenderlik; dervişlik; serserilik. * Edb: Halk edebiyatı tâbirlerindendir. Halk şâirleri "mef'ulü, mefaîlü, mefaîlü, feûlün" vezninde tanzim ettikleri gazele bu adı verirler.
  • KALENSÜVE

    Üzerine sarık sarılarak başa giyilen külâh. * Mantarın başlığı, tablası.
  • KALES

    Kusuntu.
  • KALET

    (C.: Kılât) Helâk olmak. * Dağlarda, içinde su biriken çukur. * Göz çukuru. * Baş parmağın dibinde olan çukur.
  • KALFA

    Sarayla konaklardaki cariyeler hakkında kullanılan bir tâbir idi. Konaklarda bu tâbir, daha çok bunların eskileri ve yaşlıları hakında kullanılırdı. Gençlerine "kız" denilir ve adlarıyla çağrılırlardı. * Eski tarz mekteblerde öğretmen yardımcısı. * Bir san'atta usta ile çırak arasındaki işçi.
  • KALGAY

    Eskiden Kırım Hanlığı'nın veliahtlerine verilen ünvan.
  • KALH

    Ferc.
  • KALH

    Eşek anırtısı. Aygır kişnemesi.
  • KALHEBAN

    Uzun, tavil.
  • KALHEBE

    Beyaz bulut.
  • KALIB

    (Ka, uzun okunur) Hususi bir biçim, bir şekil alması istenen bazı şeylerin konmasına mahsus araç. (Buz kalıbı, çizme kalıbı gibi) * Hususi surette dökülmesi istenen şeylere mahsus zarf. * Beden, vücut, gövde. * Şekil ve suret nümunesi, örnek. * Bir kalıba dökülmüş veya kalıptan çıkmış şey.
  • KALİ

    f. Halı.
  • KALİ'

    (Kal. dan) Kökten söküp atan. Kökünden çıkaran.
  • KALÎ

    Dedikoducu, gıybet eden, çekiştirici. * Söylemekle. Söylenmiş. Söz olarak. Söze dair ve müteallik.
  • KÂLÎ

    Veresiye satmak.
  • KAL'-İ EŞCAR

    Ağaçların sökülmesi.
  • KALÎB

    Kuyu, çok eski zamandan kalmış kuyu.
  • KÂLİB (KELİB)

    İt tutan kimse. Köpeğe av tâlim ettiren kimse.
  • KALİÇE

    f. Küçük halı.
  • KALİF

    Sünnet olmamış kimse.
  • KALÎF

    Hurma kabuğu.