M Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • MUHAKEME

    (C.: Muhakemât) (Hüküm. den) Dava için iki tarafın mahkemeye baş vurması. * İki tarafın mahkemeye baş vurması. * İki tarafı dinleyip hüküm vermek. * Düşünmek. * Zihinde inceleme yapmak. * Karar vermek için iyice düşünmek.
  • MUHAKEME-İ GIYABİYE

    Dâvâcılardan biri veya her ikisi de bulunmadıkları hâlde mahkemece verilen karar.
  • MUHAKÎ

    Benzeyen, benzer olan.
  • MUHAKKA

    Çekişme. * Hak iddia etme.
  • MUHAKKAK(A)

    (Hakk. dan) Hakikatı ve gerçeği belli olmuş. Tahkik edilmiş. Doğru. * Mutlaka ne olursa olsun.
  • MUHAKKAR

    Hakir görülen. Hakarete uğramış.
  • MUHAKKİK

    Hakikatı araştırıp bulan. İç yüzüne inceliyerek vakıf olan. * Hakikat âlimi. Hakikatlara hakkı ile vakıf ve ehl-i tahkik olan büyük İslâm âlimi.
  • MUHAKKİKANE

    f. Gerçeği ve hakikatı araştıran bir kimseye yakışır surette. Muhakkik olan bir insana yakışacak şekilde.
  • MUHAKKİKÎN

    Hakikatı bulup meydana çıkaranlar. * İç yüzünü araştırıp bulan büyük İslâm âlimleri ve velileri. Hakikat araştıran, hak âlimleri.
  • MUHAKKİR

    Hakir gören, zelil ve hor gören.
  • MUHAKKİRÂNE

    f. Tahkir edercesine. Hakarette bulunurcasına.
  • MUHAL

    İmkânsız, vukuu mümkün olmayan. Bâtıl, boş söz. * Hurâfe olan nazariye.
  • MUHALAA

    (Muhâlaat) Birbirlerinden resmen ayrılma (karı-koca.)
  • MUHALAT

    (Muhal. C.) Mümkün olmayanlar. Muhaller. Muhal ve bâtıl olan şeyler.
  • MUHALATA

    (Halt. dan) Karışma, güzel uyuşma, anlaşma.
  • MUHALATÂT

    Güzel anlaşmalar, karışmalar, uyuşmalar.
  • MUHALE

    Dostluk, sadâkat.
  • MUHALEBE

    Beraberce süt sağmak.
  • MUHALEFET

    Kabulsüzlük. Karşı durma. Uyuşmazlık. Zıt gitmek. Zıddiyet. Muvafık olmamak.
  • MUHALEFET-ÜN Lİ-L HAVADİS

    Cenab-ı Hakk'ın ne zâtında ne sıfâtında (mevcud olsun, mevhum olsun, muhayyel olsun), hiç bir şeye hiç bir cihette benzememesi.
  • MUHALESE

    Bir şeyi alıp kaçmak.
  • MUHALESET

    (Hulus. dan) Birbirlerine iyi muamele etme. Birbirleriyle dostça geçinme.
  • MUHALHİL

    Havayı hafifleten.
  • MUHAL-İ ÂDİ

    Herkesin anlayabileceği imkânsızlık ve muhal. Az düşünenlerin de bilebileceği, mümkün olmayan iş.
  • MUHALİB

    Süt sağan. * Devrin hayır ve şerli işlerini tecrübe eden.
  • MUHALİF

    Uymayan. Birbirine benzemiyen. Birbirine zıt olan. * Başka şekilde düşünen. * Karşı duran.
  • MUHALİF

    Yardımcı.
  • MUHALİFÎN

    Muhalif olanlar. Muhalifler.
  • MUHALLA

    Süslenmiş. Süs yapılmış.
  • MUHALLA

    Tahliye olunmuş. Boşaltılmış. * Serbest bırakılmış.
  • MUHALLAK

    Tıraş olmuş. * Hacıların Mina'da tıraş oldukları yer.
  • MUHALLASA

    Mevruz otu denilen bir nevi ot.
  • MUHALLEB

    Nakışı ve güzelliği çok olan elbise. * Cam. * Aldanmış.
  • MUHALLED

    (Huld. dan) Ebedî. Dâimî. Bâki. Sürekli olarak kalan.
  • MUHALLEDAT

    (Muhalled. C.) Dâimî olarak kalacak şeyler. * şâheserler.
  • MUHALLEDÎN

    (Muhalled. C.) Sürekli ve dâimî olarak kalan şeyler.
  • MUHALLEDÛN

    Bâki ve dâimî olanlar. * Dâimî surette Cennet'te kalacak olanlar.
  • MUHALLEF

    Bir ölünün bıraktığı mal. * Geride kalan.
  • MUHALLEFAT

    (Muhallefe. C.) Ölen bir kimsenin bıraktığı şeyler. Metrukât.
  • MUHALLEFE

    Ölen bir adamın dul kalan karısı.
  • MUHALLES

    Kurtarılmış. Tahlis olunmuş.
  • MUHALLIK

    Tıraş eden. * Tıraş olan.
  • MUHALLÎ

    Boşaltan. Tahliye eden.
  • MUHALLÎ

    Süslendiren, yaldızlayan.
  • MUHALLİD

    (Huld. den) Ebedîleştiren. Devamlı, sürekli ve ebedî kılan.
  • MUHALLİL

    (Hall. den) Eriten. Analiz yapan, tahlil eden. * Fık: Üç talakla boşanan ve iddetini bitiren bir kadınla evlenen erkek. (Karıyı boşayan birinci kocaya: Muhallelün leh denir.) * Tıb: Şişlere, iltihablara yarıyan ilaç.
  • MUHALLİM

    Halim selim eden. Yavaş kılan. (Öfkeli birisini) yumuşatan.
  • MUHALLİS

    (Halâs. dan) Kurtaran, halâs kılan, tahlis eden.
  • MUHALLİT

    (Halt. dan) Karıştıran, tahlit eden.
  • MUHALÜN ALEYH

    Fık: Havaleyi ödeyecek kimse. Üzerine havale yapılan şahıs.