İstenerek, ümid ederek beklenen. Arzu edilen şey. * Gâye. Maksad. Emel.
MURAD-I HAK
Allah'ın isteği ve muradı.
MURAFAA
Karşılıklı hak iddia ederek konuşmak. * Bir dâvâ için birisini hâkim huzuruna celb ettirmek. Yüzleşerek muhakeme olunmak.
MURAFAKAT
Beraberlik, arkadaşlık.
MURAFIK
Refakat eden, beraber bulunan, yoldaş, arkadaş.
MURAFİ'
(Ref'. den) Murâfaa eden.
MURAGABET
Arzu etme, dileme.
MURAGIB
Rağbet eden.
MURAHHAM
Kısaltma. * Son harfleri veya heceleri düşürülmüş.
MURAHHAS
Devlet veya herhangi bir teşekkül nâmına, salâhiyyetli olarak bir yere bir vazife ile gönderilen kimse. * Terhis edilen. İzin verilen. Tâlimat verilen kimse.
MURAHHASA
Ermeni piskoposu.
MURAHHASİYET
Murahhaslık, delegelik.
MURAHHİL
(Rıhlet. den) Bir yerden diğer bir yere göçüren. Terhil eden.
MURAÎ
(Bak: Mürâi)
MURAÎ
Riayet eden. Bakıp gözeten.
MURAKABE
Kontrol etmek. İnceleyip vaziyeti anlamak. Teftiş etmek. * Kendini kontrol etmek. İç âlemine bakmak. Gözetmek. * Hıfz etmek. * Beklemek. İntizar. * Dalarak kendinden geçmek. * Tas: Kendisini tamamen nâfile ibâdet ve itaate vermek için mâbede kapanmak.
MURAKASA
(Raks. dan) Raksetme, dans.
MURAKIB
Murakabe eden. Teftiş ve kontrol eden kimse. * Hıfzeden. * Allah'a (C.C.) bağlanmış olan.
MURAKKA'
(Ruk'a. dan) Yamalı, yamanmış.
MURAKKAK
(Rikkat. den) İnce. İncelmiş.
MURAKKAM
(Rakam. dan) Yazılı, yazılmış. * Numaralanmış, numara konulmuş, sayı konulmuş.
MURAKKAN
Bozulmuş, aradan çıkarılmış.
MURAKKIK
Tecvidde bir harfi ince okumağa; terkik, ince okunan harflere ise; murakkık denir ki, şunlardır: Elif, nun, şın, ra, ha, dal, yâ, se, ayın, lam, mim, kef, sin, vav, fe, te, cim, he, ze, bâ, zel.
Süslü. Kıymetli taşlarla süslenmiş. Sırmalı. * Birbirine yanaştırılmış. Oturtulmuş. * Edb: İki mısra veya iki fıkrası birbiri ile aynı vezin ve kafiyede olan söz veya beyit. * Bir nevi yazı.
MURASSAAT
(Murassa'. C.) Murassâlar. Cevher ve inciler gibi şeylerle. Süslenmiş olanlar. Takdir edilip yerleştirilmiş süslü ve kıymetli şeyler.
MURASSAS
Lehimlenmiş. * Kurşun veya kalayla kaplanmış.
MURAVAGA
Güreşme.
MURAVAZA
Bir kimseyi kahır veya hile ile iknâ etme, aldatma, kandırma.