M Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • MUKTEBESAT

    (Muktebes. C.) (Kabs. dan) Muktebes olan şeyler. İktibas edilmiş ve faydalanmak üzere alınmış olan şeyler.
  • MUKTEBİS

    (C.: Muktebisîn) (Kabs. dan) İktibas eden. Faydalanmak üzere aktaran. Birinin bilgisinden faydalanan.
  • MUKTEBİSÎN

    (Muktebis. C.) (Kabs. dan) Aktaranlar, iktibas edenler. Faydalanmak için alanlar.
  • MUKTEDA

    Kendisine uyulan. Önde giden. * Müçtehid. Pişivâ. Peşivâ. * Namazda kendine uyulan imam.
  • MUKTEDÂ-BİH

    Kendisine tebaiyyet edilen. Kendisine uyulan.
  • MUKTEDÎ

    Tâbi olan, uyan. İmama uyan.
  • MUKTEDİR

    Güçlü, kuvvetli, becerikli. İşe gücü yeten. İktidarlı.
  • MUKTEDİRÎN

    (Muktedir. C.) İktidar sahibleri. Muktedirler, gücü yetenler.
  • MUKTEF

    Kendine uyulmuş, kendisi tâkib edilmiş meâlinde olup, Hz. Resul-i Ekreme (A.S.M.) verilen isimlerden biridir.
  • MUKTEFA

    (Kafâ. dan) İzinden gidilmiş. Ardına düşülmüş. Misâl alınmış, örnek tutulmuş.
  • MUKTEFÎ

    Ardından giden. İzinden giden. İktifâ eden. Misâl alan, örnek tutan.
  • MUKTEHİM

    Mülâhazasız bir işe hücum edip giren. * (Bak: İktiham)
  • MUKTELA'

    (Kal'. den) Kökünden koparılmış. Kökünden koparan.
  • MUKTELİ'

    (Kal'. den) Kökünden koparan.
  • MUKTERİH

    Bir şeye kasd eden, araştıran. * Yeniden meydana çıkaran. * Düşünmeden, aklına geldiği gibi söyleyen, iktirah eden.
  • MUKTERİN

    (İktiran. dan) Yaklaşan, yakın gelen, iktirân eden.
  • MUKTESEB

    (Bak: Mükteseb)
  • MUKTESİD

    İktisadlı, tutumlu. Malını, ömrünü, vaktini boşuna geçirmeyen, lüzumsuz masrafta bulunmayan. (Bak: İktisad)
  • MUKTESİDAN

    (Muktesid. C.) Muktesidler. Lüzumsuz masrafda bulunmayan ve vaktini boşa geçirmeyenler. İktisadlılar, tutumlular.
  • MUKTESİR

    Kısa kesen, iktisar eden.
  • MUKTEZA

    Lâzım getirilmiş. Lüzumuna binaen istenmiş. İcab eden. Lâzım gelen. (Bak: Dâll-i bi-l iktiza)
  • MUKTEZA-İ HÂL

    Duruma göre. İcabına göre. Hal ve vaziyetin gerektirdiğine göre.
  • MUKTEZA-İ HİLKAT

    Yaradılışın gerektirdiği şey. Yaradılış itibariyle olan hal ve netice.
  • MUKTEZÎ

    (Muktazî) Lüzumlu olduğu taayyün etmiş, anlaşılmış. * İktiza eden. Gerekli. Lâzım.
  • MUKTEZİYYAT

    İktiza eden şeyler. Gerekli olan ve icab eden şeyler.
  • MUKTİR

    Dar hâlli, durumu sıkıntılı. * Kocasını nafaka bakımından sıkıştıran kadın.
  • MUKVERE

    İnce, zayıf kadın.
  • MUKZA

    Tamamlanmış. * Lüzumlu görülmüş.
  • MUKZA'

    Seri, hafif nesne.
  • MUKZI'

    Fuhşiyat söyleyen, ahlâksızca şeyler konuşan.
  • MUKZÎ

    Gerekli görülmüş. * Hüküm ve kazâ olunmuş. * Tamamlanmış.
  • MU'LAT

    (C: Meâli) şeref kazanmak. * Yüksek derece.
  • MULEKKIN

    (Bak: Mülekkın)
  • MU'LEM

    (İlm. den) Belirtilmiş, işâretlenmiş.
  • MULİ'

    Tutkun, düşkün, ihtiraslı.
  • MULİF

    (Ülfet. den) Alışık, alışmış. Ülfet etmiş.
  • MULİM

    (Elem. den) Elem ve keder verici.
  • MU'LİN

    İlân eden. Herkese bildiren.
  • MUM

    f. Yumuşak. * Mum.
  • MUMAHELE

    Hile etmek. * Oyunla aldatmak. Hilekârlık.
  • MUMA-İLEYH

    (Mumâileyhâ) Kendisine işâret edilen. İsmi evvelce geçen.
  • MUMA-İLEYHİM

    İsmi evvelce geçenler. * İmâ edilenler, yukarıda anlatılmış olanlar.
  • MUMA-İLEYHİNN

    (Mumâ-ileyhâ. C.) Adı geçen kadınlar, yukarıda anılan kızlar, imâ edilenler.
  • MUMATELE

    (Bak: Mümatala)
  • MUMDAR

    f. Mum tutan. Işık veren. Işık tutan.
  • MUMÎL

    Bir tarafa doğru eğen. Meylettiren.
  • MUMİYAN

    f. Belleri ince olan güzeller. Kıl belliler.
  • MUMYA

    f. Uzun müddet çürümemesi için ilâçlanmış ölü. İnsan ve hayvan ölüsünün kurusu. * Çok zayıf (kimse).(Kur'anda çok tekrar edilen kıssa-ı Musa Aleyhisselâm'ın cümleleri ve cüz'leridir ki, herbir cümlesi, hattâ herbir cüz'ü, bir düstur-u küllînin ucu olarak gösterilmiş ve o düsturu ifade ediyor. Meselâ: $ Fir'avun, vezirine emreder ki: "Bana yüksek bir kule yap, semâvatın hâlini rasad edip bakacağım. Semanın gidişatından acaba Musa'nın (A.S.) dâva ettiği gibi semada tasarruf eden bir İlâh var mıdır?" İşte Î kelimesiyle ve şu cüz'î hâdise ile, dağsız bir çölde olduğundan dağları arzulayan ve Hâlik'ı tanımadığından tabiat-perest olup Rububiyyet dâva eden ve âsâr-ı ceberutlarını göstermekle ibka-yı nâm eden şöhret-perest olup dağ-misâl meşhur ehramları bina eden ve sihir ve tenâsuha kail olup cenazelerini mumya edip dağ misillu mezarlarda muhafaza eden Mısır fir'avunlarının an'anesinde hükümferma bir düstur-u acibi ifade eder.Meselâ: $ Gark olan Fir'avuna der: "Bugün senin gark olan cesedine necat vereceğim" unvaniyle umum Fir'avunların tenâsuh fikrine binaen cenazelerini mumyalamakla mâziden alıp müstakbeldeki ensal-i âtiyenin temâşâgâhına göndermek olan mevt-âlud, ibretnüma bir düstur-u hayatiyelerini ifade etmekle beraber, şu asr-ı âhirde o gark olan Fir'avunun aynı cesedi olarak keşfolunan bir beden, o mahali-i gark denizinden sahile atıldığı gibi, zamanın denizinden asırların mevceleri üstünde şu asır sahiline atılacağını, mu'cizâne bir işaret-i gaybiyye, bir lem'a-yı i'cazı ve bu tek kelime bir mu'cize olduğunu ifade eder. S.)
  • MUMZA

    (Mazâ. dan) İmza edilmiş olan.
  • MU'NAN

    Su arkı, su mecrâsı.