İşine düşkün, gayret ve fedakârlıkla çalışan. Cüretli ve cesaretli olan.
MUKDİMÂNE
f. Gayret ve dikkatle.
MUKES'AL
İyi yonulmamış ok.
MUKHEM
Cümle arasındaki lüzumsuz ve fazla kelime.
MU'KIB
Ökçeli ayakkabı.
MÛKID
Ateş yakan.
MUKILL
Malı az olan. Fakir.
MUKILLÎN
Fakirler. Muhtaç olanlar.
MÛKIN
Şüphesiz ve kat'i olarak bilen.
MÛKINÛN
Yakîn sahibi olanlar. Şüphesiz ve tereddüdsüz olarak imanî ve Kur'anî hakikatlara vâkıf olanlar. (Bak: Yakin)
MU'KIR
Malı mülkü çok olan kimse.
MÛKIR
Yemişinin çokluğundan dolayı dalları sarkmış olan ağaç.
MUKIRR
(Karâr. dan) Doğruyu ve gerçek olanı söyliyen. Kabahat veya ayıbını gizlemeden söyliyen. * Fık: Birinin, kendisinde hakkı olduğunu haber veren kimse.
MÛKIZ
(Yakaza. dan) Uyandıran, ikaz eden. * Gaflet ve dalgınlıktan kurtaran.
MUKİBB
Lüzumlu olan, icab eden.
MUKÎL
Hataları, yanlışları afveden.
MUKÎM
İkamet eden. Ayakta duran. * Okuyan. * Bir memlekette devamlı duran. * Fık: Vatanında veya vatanı sayılan bir yerde onbeş günden fazla kalan kimse. (18 saatlik uzağa gidene "Misâfir" denir.) * Esmâ-i İlâhiyyeden olup "Her şeyi ayakta tutan, devam ettiren ve kayyumiyet sırrıyla bir an bile hiç bir şeyden alâkasız olmayan" meâlindedir.
MUKÎM-ÜS SÜNNET
Hz. Muhammed'in (A.S.M.) Tevrat ve Zebur'daki ismi, sünnet ikame eden.
(C: Mükâyâ-Mükâki) Hicaz diyarında yaşıyan bir cins beyaz kuş.
MUKLE
(C: Mukul) Gözün karası. Göz bebeği. * Göz. * Su taksimi için kullanılan taş.
MUKMAH
Başını kaldırıp gözünü bir yere dikip duran kişi.
MUKMEHUN
Elleri boyunlarına bağlı veya boyunlarından zincir takılı olarak azab çekenler. * Başı yukarı kalkmış, gözleri bir yere dikilmiş ve etrafa bakamayan somurtmuş kimseler.
MUKMİR(E)
(Kamer. den) Mehtaplı. Ay ışığıyla aydınlanmış.
MUKNİ'
İkna eden. Kanaat veren. Kâfi derecede izah ve isbât eden. * Başını kaldırıp gözünü önüne dikip duran.