M Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • MAHZUM

    Burnunun halkasıyla tutulan sığır ve deve. * Her delinmiş nesne.
  • MAHZUN

    Tasalı. Kederli. Hüzünlü. Gamlı.
  • MAHZUN

    Hazinede saklanan şey.
  • MAHZUNANE

    f. Kederlice, düşünceli, üzgünce.
  • MAHZUNİYET

    Mahzunluk. Kederli ve kaygılı oluş. Üzüntülü olma.
  • MAHZUR

    (Hazr. dan) Haram. Memnu şey. Yasak olan şey.
  • MAHZUR

    Hazer edilecek şey. Özür. Korkulacak şey. Müsaade olmayan. Mâni. Çekinilecek şey.
  • MAHZURAT

    Hazer edilip korunulacak şeyler. Yasak olanlar. Engeller.
  • MAHZURAT

    Yasaklar. Mâniler. Haram şeyler.
  • MAHZURE

    (C.: Mahzurât) Şer'an yasaklanmış olan şey. Men ve haram edilmiş şey.
  • MAHZURE

    Çekinme, sakınma, içtinâb etme. * Cidâl, muharebe.
  • MAHZUZ

    Memnun. Hoşnud. Zevkli. Hoşlanmış. Hazzetmiş.
  • MAHZUZÂT

    Hoşa giden şeyler. Hazlar.
  • MAHZUZİYET

    Mahzuzluk, hoşlanma, hoşa gitme.
  • MAIZ

    (C.: Mevâız) Keçi.
  • MAÎ

    Su cinsinden. Akıcı, su renginde, mâvi. Katı ve sert olmayıp su gibi, akıcı olan.
  • MÂ-İ CÂRİ

    Akarsu. (Çay ve ırmak suları gibi.)
  • MÂ-İ İSTİFHAMİYYE

    Sual için kullanılan kelimenin başında gelir. (Mâhâzâ: Bu nedir? Mâindek: Yanındaki nedir?) suallerinde olduğu gibi.
  • MÂ-İ LEZİZ

    Lezzetli ve tatlı su.
  • MÂ-İ MAGSUL

    (Mâ-i müsta'mel) Kullanılmış su.
  • MÂ-İ MASDARİYE

    Başında bulunduğu cümleyi masdar mânasına ve hükmüne sokar.
  • MÂ-İ MEVSUFE

    Şey mânasında nekre olup bir sıfattan evvel kullanılır. $ (Nazartu ilâ mâ mu'cebin leke: Sana hoş gelen şeye baktım) cümlesindeki gibi...Bazan da sıfatsız olur. $(Ni'me-mâ: Ne güzeldir) $ (Meselen-mâ: Bir misâl olarak) kelimelerinde gördüğümüz gibi.
  • MÂ-İ MEVSULE

    Buna ism-i mevsul de denir. Kendinden sonra gelecek küçük cümleyi daha önce geçen cümleye bağlar. $ (Ketebtu mâ kultü: Söylediğimi yazdım, ne söyledimse yazdım) cümlesinde olduğu gibi.
  • MÂ-İ MUKATTAR

    İnbikten geçirilmiş (damıtılmış), saf su.
  • MÂ-İ MUKAYYED

    Herhangi bir maddenin karışması ile yaratılmış oldukları hâlden çıkmış ve hususi bir ad almış sulardır. (Gül, çiçek, üzüm, asma, et suları gibi.)
  • MÂ-İ MUTLAK

    Yaratıldığı vasıf üzere duran su. (Yağmur, kar, deniz, göl, ırmak, pınar, kuyu sularıdır).
  • MÂ-İ MÜKEDDER

    Bulanık su.
  • MÂ-İ MÜNHEMİR

    Akıp giden su.
  • MÂ-İ MÜSTAMEL

    Temiz olduğu halde temizleyici olmayan, kullanılmış olan sulardır.
  • MÂ-İ NÂFİYYE

    $(Ben kâmil değilim) misâlinde olduğu gibi mânayı nefyeder.
  • MÂ-İ RÂKİD

    Durgun su.
  • MÂ-İ ŞARTİYE

    İki muzariyi cezmeder, şart ve cezâ mânasını ifade eder. $(Ne yazarsan, yazarım) misalinde olduğu gibi.
  • MA-İ TESNİM

    Cennet ırmaklarından biri.
  • MÂ-İ ZÂİDE

    Bazı edat ve fiillerin sonuna fazladan olarak gelir. $ kelimelerinde olduğu gibi.
  • MÂ-İ ZERRİN

    Altun suyu.
  • MAÎB

    (C.: Maâyib) Kusur, eksiklik, noksanlık. Leke. * Ayıplanmış.
  • MAİC

    Dalgalı deniz.
  • MAİDE

    Yemek sofrası. Üzerinde nimetler bulunan sofra. Ziyafet. * Kur'an'ın 5. Suresinin adıdır ve Medine-i Münevvere'de nâzil olmuştur.
  • MAİDE-İ SENİYYE

    Pâdişah ziyâfeti.
  • MAİDESÂLÂR

    f. Sofracı başı.
  • MAİKA

    Derin, amik.
  • MAÎL

    Ehil, iyal, çoluk çocuk.
  • MÂİL

    Eğik. Bir tarafa eğilmiş. Eğri. * Meyilli. Hevesli. İstekli. * Düşkün. * Benzer.
  • MÂİLE

    Coğ: Dağların bir yana doğru alçalıp giden taraflarından her biri. * Eğri, eğilmiş.
  • MÂİL-İ İNHİDÂM

    Yıkılmağa yüz tutmuş.
  • MÂİL-İ KAMER

    Ayın dünya etrafında dolaştığı dâire. Ayın mahreki, yörüngesi.
  • MÂİLİYYET

    Eğiklik. Meyillik.
  • MAİN

    Saf, akar su. * Göz önünde akan su. * Cennet şerbeti. * Zâhir, görünen. * Göz değmiş, nazar değmiş.
  • MAİN MEHİN

    Zayıf, hakir su. * Meni.
  • MAİS

    Ağaçları sık bitmiş olan yer.