Harab olma. Yıkılma. Ortadan kalkma. Çökme. Bozulma. * Tas: Beşeri noksanlıklardan kurtuluş hâli.
MAHV VE SEKİR
Fenafillâh makamında kendi varlığını hiç görmek ve bu mânevi hâlin zevk ve te'sirinden ruhi bir coşkunlukla kendinden geçme hâli.
MAHVA
Secdede karnını uyluklarından çekip ayıran kimse.
MAHVAR
f. Ay gibi.
MAHVARE
f. Aylık maaş.
MAHVE
Kuzey rüzgârı.
MAHVEŞ
f. Ay gibi.
MAHVİYYET
Alçak gönüllülük. Tevâzu. Kendi kusurunu bilip kendine haddinden fazla kıymet vermemek. Tevâzu içinde olmak.
MAHY
Gidermek.
MAHYA
Ramazanlarda, kandillerde veya bayramlarda çifte minâreli olan camilerde iki minare arasına gerilen ipe asılmak suretiyle ışıklarla yazılan yazı veya yapılan resim. * Dam çatısında iki eğik sathın birleştiği çizgi ve buradaki aralığı kapatmak için kullanılan uzunca, oluk biçiminde kiremit.
MAHYA
Hayat. Canlılık.
MAHYANE
f. Aylık. Aydan aya verilen maaş.
MAHYERE
Muhayyerlik, beğenip seçmede serbestlik.
MAHZ
Safi ve hâlis. Katıksız. Sırf. Hâs. Hulus ile muhabbet. * Tâ kendisi. * Sadece. * Su katılmamış hâlis süt.
MAHZ
Nikâh.
MAHZ
Yoğurdu çalkalayıp yağını almak.
MAHZA
Ancak. Yalnız. Tek. * Sâde. Hâlis. Katıksız. Tam.
MAHZAN
Ancak. Yalnız. Sadece. Tek.
MAHZANE
Güvercinlik.
MAHZAR
(Huzur. dan) Hazır olma. Gösteriş, görünüş. * Huzur yeri. Büyük bir insanın önü. * Birçok kimse tarafından imzalı dilekçe. * Mahkeme sicili.
MAHZEM
(C.: Mehazim) Atın kolan yeri.
MAHZEN
Yalnız, ancak, tek.
MAHZEN
Hazine ve define gibi şeyleri koyacak yer. * Erzak yeri. * Bodrum. Yeraltı.
MAHZ-I EDEB
Edebin ta kendisi. Sırf terbiye ve edeb.
MAHZ-I HİKEM
Akıllılığın ve filozofluğun ta kendisi. Hikmetlerin ta kendisi.
MAHZ-I KERAMET
Tam bir keramet gibi. Kerametin ta kendisi.
MAHZÎ
Kepâzelik ve rüsvaylığa sebep olan huy. Rezil olmağa sebebiyet veren kötü huy.