M Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • MAKÎS

    (Kıyas. dan) Kıyas edilebilen. Benzetilebilen.
  • MAKÎT

    Buğz edilmiş. Mebğuz. Nefret edilmiş, sevilmemiş, menfur.
  • MAKİYAN

    f. Tavuk.
  • MAKK

    Yarmak.
  • MAKL

    Suya batırmak. * Nazar etmek, bakmak.
  • MAKLEB

    Kalbetme. Bir şeyin altını üstüne çevirme. * Kalbedilecek, çevrilecek veya değişecek yer.
  • MAKLETE

    Helâk olacak yer.
  • MAKLU'

    Sökülmüş, kökünden çıkarılmış, kal' olunmuş.
  • MAKLUAN

    Sökülerek, kökünden çıkarılmış olarak.
  • MAKLUB

    (Kalb. den) Altı üstüne çevrilmiş, kalbolunmuş. Ters döndürülmüş. Başka şekle sokulmuş. * Harfleri tersinden okunduğu zaman yine aynı olan kelime veya cümle. (Anastas mum satsana cümlesi gibi)
  • MAKLUBİYET

    Ters döndürülmüşlük, altı üstüne getirilmişlik. Maklub olma hâli.
  • MAKLUD

    Fitil gibi bükülmüş olan.
  • MAKLUM

    Yontulmuş ve kesilmiş olan.
  • MAKLUV (MAKLİYY)

    Pişirilmiş kebap.
  • MAKMAKA

    Sözü boğazı içinden söylemek.
  • MAKMENE

    Lâyık ve münâsip olacak yer.
  • MAKNA'

    Kanaat edip râzı olacak yer. * Şâhid, adâlet şâhidi.
  • MAKNAT

    Ümit kesecek yer.
  • MAKNEE (MAKNEUT)

    Güneş görmeyen yer.
  • MAKR

    Çok acı olmak.
  • MAKREBE

    Hısımlık, yakınlık. Karâbet.
  • MAKREME

    (Bak: Mikrame)
  • MAKRU'

    Okunan. Okunmuş olan.
  • MAKRUF

    Töhmetli kimse. * Yabana atılmış nesne.
  • MAKRUH

    Yaralanmış, kahredilmiş. Mecruh.
  • MAKRUN

    (Karn. dan) Ulaşmış. Kavuşmuş. Yakın. * Müsaadeye mazhar. * Çatık kaşlı olmak.
  • MAKRUNİYET

    Yaklaşma. Yakınlık.
  • MAKRUN-U MÜSÂADE

    İzin almış, izne kavuşmuş.
  • MAKRUN-U SIHHAT

    Sıhhat ve hakikata yakın. Doğruluk derecesi fazla.
  • MAKRUT

    Selem ağacının yaprağıyla dibâgat olan gön ve sahtiyan.
  • MAKRUZ

    (Karz. dan) Ödünç verilmiş. İkraz edilmiş. Borç olarak verilmiş.
  • MAKS

    Suya dalmak. Daldırmak.
  • MAKSAD

    (C.: Makasıd) (Kasd. den) Kasdolunan ve istenilen şey. Merâm, gâye.
  • MAKSAD VE MÜSTEKARRIN TEMEYYÜZÜ

    Kelâmın maksadının ve karar kıldığı yerin açık olarak belli olması.
  • MAKSAL

    Mahsul ekilen yer.
  • MAKSAR

    Nihâyet, son, netice.
  • MAKSARA

    (C: Mekâsır-Mekâsir) Köşk, kasr.
  • MAKSEBE

    Sazlık, kamışlık.
  • MAKSEE

    Hıyar tarlası.
  • MAKSİM

    (C.: Makasim) Taksim edilecek, dağıtılacak yer. * Suyun kollara ayrılma yeri. Masluk, savak.
  • MAKSUD

    Kasdedilmiş. Kasdedilen. * İstenilen şey. İstek. Arzu. Gâye.
  • MAKSUM

    Taksim edilmiş, ayrılmış, bölünmüş. * Kısmet, nasib.
  • MAKSUR

    (Kasr. dan) Kasrolunmuş, kısaltılmış, kasılmış, alıkonulmuş. * Mahbus. * Kasrolunmuş nesne. * Gelinin üzerine tutulan duvak. * Gr: Bir kısım arapça kelimelerin sonunda yâ şeklinde yazılan, fakat elif gibi okunan harf. ( : Dâ'vâ) kelimesinde olduğu gibi. Buna, "Elif-i maksura" denir.
  • MAKSUR

    Zoraki, cebren. Elinde ve ihtiyarında olmadan.
  • MAKSURE

    (C.: Makasir) Câmilerde etrafı parmaklıkla çevrilmiş biraz yüksekçe yer.
  • MAKSUS

    Kesilmiş, kırpılmış.
  • MAKSUV (MAKSIYY)

    Kulağının ucu kesilmiş deve veya koyun.
  • MAKSÜE

    Hıyar tarlası.
  • MAKŞUR

    Soyulmuş, kabuğu çıkarılmış.
  • MAKŞUVV

    Men' ve kahrolmuş. Tab'ından çıkarılmış.