(C.: Maâlif) Ot ve saman gibi hayvan yemi konan yer. Samanlık.
MA'LEM
(C.: Maâlim) Eser, iz, nişan, alâmet.
MALEMYEKÜN
Sözden ibâret.
MALEZİM
(Mâlezime) Lüzumlu ve gerekli şey. Malzeme.
MALÎ
(Maliye) Mala ve paraya mensub. Mal ve para cinsinden. Mala ait.
MALÎ
f. Dolu. * Fazla, çok.
MAL-İ CİZYE
Araziden alınan haraç.
MAL-İ GAYBÎ
Bulunmuş ve sahibi çıkmamış mal.
MAL-İ HULYA
f. Vesvese, kara sevdâ, kuruntu, boş hayaller.
MAL-İ KARUN
Mc: Çok zengin.
MAL-İ MAZMUN
Emânet olmayan mal.
MAL-İ MENKUL
Taşınabilen ve nakledilebilen mal. (Arâzi ve binanın haricindekiler)
MAL-İ MİRÎ
Miri malı. Hükümete veya devlete ait mal.
MAL-İ MÜTEKAVVİM
Huk: İki mânada kullanılır: Birisi, intifâı mübah olan şeydir. Diğeri, mâl-i mührez demektir. Meselâ, denizde iken balık gayr-i mütekavvim olup, tutmak ile ihraz olundukta, mâl-i mütekavvim olur. İntifâı mübah olmayan mal veya elde edilmemiş olan mal gayr-ı mütekavvimdir. Şirâ ile intifa' mübah olduğundan, mâl-i mütekavvimdir. (Ist.F.K.)
MAL-İ NÂTIK
Canlı mal. (At, deve, koyun gibi)
MAL-İ UHREVÎ
Âhiret için kazanılan sevap. Uhrevî mal.
MAL-İ ZIMAR
Bir kimsenin mâlik olduğu halde, onlardan faydalanması kabil olmayan; başka tabir ile, elinden çıkıp galib-i hale nazaran bir daha eline girmeleri umulmayan mallar.
MALİDE
f. Sürülmüş, sürmüş.
MALİH
Tuzlu.
MALİHULYA
(Bak: Mâl-i hulya)
MALİK
Sâhib. Malı elinde bulunduran. Bir şeyin mülkiyetini elinde tutan. * Her şeyin sâhibi olan Allah. * Cehennem zebânilerine hâkim ve onları idare eden meleğin adı.
MALİKANE
f. Büyük ve gösterişli köşk. * Tar: Bir kimseye, gelirinden hayatı boyunca istifade etmek; fakat satamamak ve miras bırakamamak şartıyla verilen beylik arazi.
MALİKÎ
(Bak: İmam-ı Mâlik)
MALİK-İ YEVMİDDİN
Herkesin dünyâda yaptığının mükâfat ve cezasını göreceği yer olan âhiretin, din gününün, mâliki, sahibi olan Allah (C.C.)
MALİKİYET
Malik ve sahib olma.
MALİK-ÜL MÜLK
Bütün mülkün hakiki mâliki olan Allah (C.C.)
MALİŞ
f. Sürme, sürüştürme.
MALİŞGÂH
f. Yüz sürülecek yer.
MALİŞGER
f. Sürtücü, oğucu. * Tellak.
MALİYAT
Maliye işleriyle alâkalı. Maliye bilgisi.
MALİYE
Devletin gelir ve masraflarının idaresi. * Gelir gider hesablarına bakan resmi dâire.
MALİYET
Kıymet. Mâlolma değeri.
MALİYYUN
Maliyeci.
MALİZME
Eskiden yirmi sayfadan meydana gelen cüz, broşür.
MALKOÇ
Osmanlı İmparatorluğu devrinde akıncıların başı. * Akıncı beylerinden meşhur bir hânedan.
MALPEREST
f. Malı, mülkü ve parayı çok seven. Mala düşkün olan.
MA'LUFE
Yulaf verilen davar.
MA'LUL
İlletli, hasta, sakat, kötürüm. * Harpte bir uzvunu kaybetmiş gazi.
MA'LULEN
Mâlul olarak, sakat olarak.
MA'LULÎN
(Ma'lul. C.) Sakatlar. Hastalıklı ve illetli kimseler.
MA'LULİYET
Hastalıklı olma, illetlilik.
MA'LUM
Resul-i Ekrem'in (A.S.M.) bir nâmıdır. Onun geleceği, melekler, resuller ve nebiler tarafından mâlum olduğundan ve dünyaya teşriflerinden evvel kendilerinin ta'zim edilmesi ve ona intisab dileklerinden dolayı bu isim verilmiştir. * Bilinen, belli olan.
MA'LUMAT
Bilinen şeyler, bilinenler. Bir iş veya mevzu hakkındaki bilgiler.
MA'LUMATFÜRUŞ
f. Mâlumat ve bilgi satan. Bilgiçlik taslıyan.
MA'LUMAT-I CÜZ'İYE
Az ve hafif bilgi. Cüz'i mâlumât.
MA'LUMAT-I ZARURİYE
Lüzumlu ve zaruri mâlumat.
MA'LUMİYET
Ma'lumluk. Bilinme, belli olma. * Bilinen ve belli olan şeyin hâl ve sıfâtı.