Birisinin iyiliğini, iyi vasıflarını söylemek. Övmek.
MEDHA
Övmek, medhetmek.
MEDHA
Deve kuşunun yumurtladığı yer.
MEDHAL
Girilecek taraf. Dahil olacak yer. * Giriş. Esere başlangıç. Önsöz. Mukaddeme.
MEDHALDAR
f. Bir işte parmağı olan. Bir işe karışmış olan.
MEDHAZA
(C: Medâhız) Ayak kayacak yer.
MEDHENE
Yağhâne.
MEDHİYAT
(Medhiye. C.) Medh etmeler, övmeler.
MEDHİYE
Birini medhetmek için yazılan yazı.
MEDHUL
(Dahl. den) Ayıplanacak kusuru olan. * Dile düşmüş. * Kendisine birşey girmiş olan.
MEDHUN
f. Tabaklanmış deri.
MEDHUR
Uzaklaştırılmış veya kovulmuş olan. Tardedilmiş olan.
MEDHUŞ
Dehşete uğramış. Şaşırmış. Korkmuş.
MEDHUŞÂNE
Ürkmüş gibi. Ürkmüş bir hâlde.
MEDİ
(C: Emdiye) Bir yerde birikip toplanmış su.
MED'Î
Dâvet edilmiş, davetli. Çağrılmış.
MEDİBB
Selin aktığı yer.
MEDİD
Devamlı. Çok uzun süren. * Uzatılmış. Çekilmiş.
MEDÎH
(Medh. den) Övmeye ve medhetmeye sebeb olan şey. Övme mevzuu.
MEDÎH
Keskin.
MEDİHA
Medih için yazılan kaside, övme.
MEDİHAGÛ
f. Medheden, öven.
MEDİHASENC
f. Medihnâme yazan, övücü yazılar yazan.
MEDÎN
Borçlu. * Kul, köle, abd.
MEDİNE
Şehir. * Hicazda Hz. Peygamberin (A.S.M.) türbesi bulunan şehirdir. Buranın İslâmiyyetten evvel ismi "Yesrib" idi.
MEDİNE-İ MÜNEVVERE
Nurlu, nurlanmış şehir.
MEDİNE-İ SELÂM
Bağdat şehri.
MEDİNET-ÜN NEBİ
Eski ismi Yesrib olan ve Peygamberimiz Hz. Muhammedin (A.S.M.) türbesinin bulunduğu Medine şehri.
MEDKUK
Döğülmüş, toz hâline getirilmiş.
MEDL
Zayıf, yeyni kimse.
MEDLEBE
Çınarlık.
MEDLUL
Delâlet olunan. Gösterilen. * Mânâ. Meâl. Mefhum. Delil getirilen şey. Bir kelime veya bir işâretten anlaşılan.
MEDLULİYYET
İşâret ve delil olma hâli.
MEDMA'
(C.: Medâmi') Göz. Ayn. * Gözyaşı.
MEDMEC
Kadeh.
MEDMUM
Kırmızı renkli olan. * Dolu, dolmuş.
MEDN
Durmak, ikamet.
MEDR
Havuzun içini sıvamak. * Düzmek.
MEDRAA
Ferâce, kaftan, çarşaf.
MEDREC(E)
(C.: Medâric) Basamaklı yol. Merdiven. * Meslek. * Tarikat. * Dar yol. Dağ yolu.
MEDRESE
(Ders. den) Ders görülen yer. Ders okutulan yer. İslâmi ilimleri okuyan talebelerin yatıp kalktıkları ve tahsil için çalıştıkları vakıf odalarının bulunduğu binâ.
MEDRESE-İ YUSUFİYE
Hz. Yusuf'un (A.S.) iftira, haksızlık ve zulüm ile hapiste kalmasından kinâye olarak, İmân ve Kur'an hizmetinden dolayı tevkif edilenlerin hapsedildiği yere verilen isim.
MEDRESENİŞİN
Medreseli. Medresede oturan.
MEDRESETÜZZEHRA
(Medreset-üz Zehra) 1914'de Birinci Cihan Harbinden evvel Van'da; Üstad Bediüzzaman Said Nursî'nin açılması için teşebbüse geçtiği ve Artemit'te (Edremit) temelini attığı Şark Üniversitesi'nin bir adı.(Münazarat Risalesi'nin ruhu ve esası hükmünde olan, hâtimesindeki Medreset-üz Zehra hakikatı ise, istikbalde çıkacak olan Risale-i Nur'a bir beşik, bir zemin ihzar etmek idi ki; bilmediği, ihtiyarsız olarak ona sevkolunuyordu. Bir hiss-i kablelvuku ile o nurani hakikatı, bir maddî surette arıyordu. Sonra o hakikatın maddî ciheti dahi vücuda gelmeye başladı. Sultan Reşad 19 bin altun lirayı Van'da temeli atılan o Medreset-üz Zehra'ya verdi. Temel atıldı, fakat sâbık harb-i umumi çıktı, geri kaldı. Beş-altı sene sonra Ankara'ya gittim, yine o hakikata çalıştım. 200 meb'ustan 163 meb'usun imzalarıyla o medresemiz -150 bin banknota iblağ ederek- o tahsisat kabul edildi. Fakat binler teessüf medreseler kapandı. Onlar ile uyuşamadım, yine geri kaldı. Fakat Cenab-ı Erhamürrâhimîn o medresenin manevî hüviyetini Isparta vilayetinde tesis eyledi. Risale-i Nur'u tecessüm ettirdi. İnşâallah istikbalde Risale-i Nur şakirdleri o âlî hakikatın maddî suretini de tesis etmeye muvaffak olacaklar. K.L.)
MEDRUK
Anlaşılmış, derk olunmuş.
MEDRUS
Eskimiş elbise. * Deli, mecnun. * Ders olarak okunmuş.
MEDSUS
Gömülerek saklanmış olan. Gizli bulunan. * İçine desise karışmış şey.
MEDŞ
Elin zayıf olması. Elin eti az ve siniri sarkmış olması.