M Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • MECMA-I HAKAİK

    Hakikatlerin toplandığı yer. Hakikatlerin merkezi.
  • MECMA-İ ALEYH

    Hakkında toplanılan, ittifak edilen, birleşilen şey.
  • MECMA-ÜL EZDÂD

    Zıtların toplandığı yer. * Mutlak hürriyet.
  • MECMA-ÜL KÜLL

    Hepsinin toplandığı yer.
  • MECMECE

    Yazının karışık olması. * Kalbinde olanı demek isteyip, yine demeyip gizlemek.
  • MECMEDE

    Buzluk, karlık.
  • MECMU'

    Bütün, hepsi. Topluca. Yığılmış. Cem' olunmuş. Bir araya getirilmiş şey.
  • MECMUA

    Toplanıp biriktirilmiş, tertip ve tanzim edilmiş şeylerin hepsi. * Seçilmiş yazılardan meydana getirilen kitap. Risâle. * Kolleksiyon.
  • MECMUAN

    Toptan, birden, toplu olarak.
  • MECMUAT-ÜL AHZAB

    Şeyh Ahmed Ziyaeddin-i Gümüşhanevî'nin üç ciltlik bir duâ mecmuası.
  • MECMUİYYET

    Topluluk. Bütünlük. Tamlık.
  • MECNEB

    Çok şey.
  • MECNUB

    Güney rüzgârı yetişen kişi. * Akciğer zarı iltihabı olan kişi.
  • MECNUN

    Deli. Çılgın. * İnsanlara çok hususta uymayan. * Birini çok fazla sevip aklını kaçıran. Âşık.
  • MECNUNANE

    f. Delice, divanece. Mecnunlara ve delilere yakışır surette.
  • MECNUNİYET

    Delilik. Mecnunluk.
  • MECR

    Bir nesneyi devenin karnındaki yavrusuna bey'etmek. Devenin karınındaki yavrusunu bir malla değiştirmek. * Çokluk asker. * Akıl.
  • MECRA

    Suyun aktığı yol. Su yolu. Kanal. * Cereyan eden yer. * Bir haberin yayılma yolu. * Bir şeyin dolaştığı yer.
  • MECRUH

    Yaralı. Yaralanmış. * Huk: İnandırıcı sözlerle çürütülmüş fikir, davâ.
  • MECRUHÎN

    (Mecruh. C.) Yaralılar. Yaralanmış olanlar.
  • MECRUR

    Sürüklenmiş. * Gr: Başında harf-i cer bulunan kelime. İzafet halinde son kelime. Cerr'li okunan kelime. (i, ı diye okunan kelime, yani esreli)
  • MECS

    Ovmak. Dibagat etmek.
  • MECUBE

    Cevap.
  • MEC'UL

    Yapılmış. Meydana çıkarılmış. İkame ve ihdas olunmuş olan.
  • ME'CUR

    Karşılık almaya, mükâfata hak kazanmış kimse. * Kiraya verilen.
  • MECUS

    Kulakları küçük olan adam. * Ateşe tapan kişi.
  • MECUSİ

    Çok eskiden yaşamış, kulağı küçük olan birisinin adıdır. Ateşperestlik âyinine sebeb olduğundan "Ateşperestlere" bu isim verilmiştir. * Eski İran dini olan Mecusilikten olan kimse.
  • MECUSİYÂN

    (Mecusi. C.) Mecusiler. Ateşe tapanlar.
  • MECUSİYET

    Mecusilik.
  • MECVED

    Doymaya yakın olmak. * Yağmur taneleri değmiş cisim.
  • MECZİR

    (C: Mecâzir) Deve boğazlayacak yer.
  • MECZUB

    Başkasının te'siri ile hareket hâlinde olan. Cezbedilmiş. Aklı gitmiş olan. Aşk-ı İlahî ile kendinden geçmiş. * Deli. Divane. Mecnun.(Sultan Mehmed Fatih'in zamanında hikâye edilen meşhur ve mânidar "Cibâli Baba kıssası" nev'inden olarak bir kısım ehl-i velâyet, zâhiren muhakemeli ve âkıl görünürken, meczubdurlar. Ve bir kısmı dahi; bâzan sahvede ve daire-i akılda görünür, bâzan aklın ve muhakemenin haricinde bir hâle girer. Şu kısımdan bir sınıfı; ehl-i iltibastır, tefrik etmiyor. Sekir hâlinde gördüğü bir mes'eleyi hâlet-i sahvede tatbik eder, hatâ eder ve hatâ ettiğini bilmez. Meczubların bir kısmı ise; indallah mahfuzdur, dalâlete süluk etmez. Diğer bir kısmı ise, mahfuz değiller; bid'at ve dalâlet fırkalarında bulunabilirler. Hattâ, kâfirler içinde bulunabileceği ihtimal verilmiş.İşte; muvakkat veya dâimi meczub olduklarından, mânen '"mübarek mecnun" hükmünde oluyorlar. Ve mübarek ve serbest mecnun hükmünde oldukları için, mükellef değiller. Ve mükellef olmadıkları için muahaze olunmuyorlar. Kendi velâyet-i meczubaneleri bâki kalmakla beraber, ehl-i dalâlete ve ehl-i bid'aya tarafdar çıkarlar, mesleklerine bir derece revaç verip, bir kısım ehl-i imânı ve ehl-i hakkı, o mesleğe girmeye meş'umane bir sebebiyet verirler. M.)
  • MECZUBÎN

    (Meczub. C.) Meczublar. Deliler, mecnunlar. Cezbeye gelmiş olanlar.
  • MECZUM

    (Cüzam. dan) Cüzam hastalığına tutulmuş kimse.
  • MECZUM

    Kat'i niyet edilmiş, cezmolunmuş. Kat'i karar verilmiş. * Gr: Son harfi harekesiz okunan kelime. Cezimli kelime. (İlim, kilim, kitab kelimelerinin son harflerinin okunduğu gibi.)
  • MECZUR

    Cezr olunmuş, kare kökü alınmış sayı. (On sayısı yüz sayısının meczurudur, yani kare köküdür.)
  • MECZUZ

    Kesilmiş, münkatı'.
  • MEÇ

    Ateşli silahların icadından evvel kullanılan harp âletlerinden biri. Keskin olmayan tâlim kılıcı, uzun ve ince kılıç.
  • MED

    Uzatma, çekme. Yayma ve döşeme. * Çoğaltmak. * Bir şeye dikkatlice bakmak. * Nihayet, son. * Sönmek. Bir şeyi söndürmek. * Yardım etmek, mühlet vermek. * Yâr ve yâver olmak. * Tarlaya fışkı ve gübre dökmek. * Sel suyu.
  • ME'D

    Yumuşak taze ot. * Titremek. * Sallanmak.
  • MEDA

    Mesafe, nihâyet. Son.
  • MEDACİ'

    Yatacak yerler. (Bak: Madcâ')
  • MEDAFİ'

    (Medfa. C.) Ask: Toplar.
  • MEDAFİN

    (Medfen. C.) Mezarlar, kabirler. Gömülecek, defnolunulacak yerler.
  • MEDAHEK

    (Bak: Madhek-Mudhike)
  • MEDAHİL

    (Medhal. C.) Girişler. Girilecek yerler.
  • MEDAİH

    Medhetmeler. Övmeler. Medhedişler.
  • MEDAİN

    (Medayin) Şehirler, medineler. Büyük memleketler. * Şimdi harabe olup İslâmiyyetten evvel yaşamış Kisralıların Nuşirevan zamanında kurdukları merkez-i hükümetleri olan büyük şehir. Peygamber Hz. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'ın doğduğu gece bu şehirdeki büyük sarayın eyvanları yıkılmıştı.
  • MEDAK

    Bir şeyi ezmekte kullanılan yassı taş.
  • MEDAMİ'

    Göz yaşları. * Gözler.