f. Pervasız, korkusuz, aldırışsız, çekinmez. * Sersem.
NA-PESEND
f. Beğenilmez.
NA-PEYDA
f. Görünmeyen, açıkta değil, belirsiz.
NA-PEZİR
f. Olmaz, olamaz, kabul etmez.
NA-PUHTE
f. Ham, çiğ, pişmemiş. * Mc: Acemi, tecrübesiz, toy.
NAR
(C.: Niran, envar, niyere, niyâr) Ateş. Cehennem. * Bir meyve adı. * Mc: Allahın gadabı. * Yakıcı, azab verici her şey. Şer. Dalâlet. Sefâhet.
NA'R
Çağırmak. * Haykırmak. * Burun içinden çıkan ses. * Gitmek. * Firar, kaçmak. * Galeyan.
NA'RA
(C.: Na'rât) Yüksek sesle uzun uzun bağırma. * Tar: Eskiden yangına giderken ve dönerken kalabalık caddelerde, geçitlerde, dönemeçlerde, meydanlarda tulumbacıların içlerinden "naracı" adı verilen birinin bağırması yerinde kullanılır bir tâbirdir. Nâra atmakla yangın münasebetiyle sokağa fırlayan halkı çiğnenmekten kurtarmak için insanî bir maksad tâkib edilmekle beraber, daha ziyade caka satılırdı. (O.T.D.S.)
NA-RAST
f. Eğri. Doğru olmayan.
NA'RAT
(Bak: Na'ra)
NARBAC
Nar aşı.
NARBÜN
f. Nar ağacı.
NARCİL
Hindistan cevizi.
NARCİS
Nergis.
NARCİSTAN
Nergislik.
NARÇİL
f. Hindistan cevizi. Ceviz-i Hindî.
NARDA
f. Lâyık değil.
NARDAN
f. Gözyaşı damlaları. * Nar tâneleri. * Mangal.
NARDENK
f. Erik, nar, elma, kızılcık gibi meyvelerden çıkarılan ekşimsi pekmez.
NARDEŞİR
Tavla oyunu.
NA'RE
Nâra. Yüksek sesle uzun uzun bağırma. Çağırma. Haykırma. * Burun içinden çıkan ses.
NA'RE-ENDÂZ
f. Nâra atan. Yüksek sesle uzun uzun bağıran.
NA-REFTE
f. Gidilmemiş, geçilmemiş. Kimsenin gidip geçmediği yer.
NARENC
f. Portakal. * Turunç.
NARENCÎ
Turunç renginde.
NARENCİYE
Turunçgiller. (Mandalina, portakal, limon gibi meyveler.)
NARENEC
(Nârnic) Hindistan'da yetişen ve turunç ağacına benzeyen bir ağaç.
NA-RESA
f. Yetişmemiş, ham. * Uygun ve münasib olmayan.
NA-RESAYÎ
f. Uygunsuzluk, münasebetsizlik. * Hamlık.
NA-RESİDE
Yetişmemiş, körpe. * Büluğa ermemiş.
NA-REŞİD
f. Kemâle ermemiş, olgunlaşmamış.
NA-REVA
Yakışıksız, reva olmayan. Münâsib ve lâyık olmayan.
Akkor, beyaz ateş mânâsında olan bu tâbir fizikte: 1800 derece kadar olan hararette erimeyen cismin sıcaklık hâli demektir. * Bir meyve adı.(Hikmet-i tabiiyede nâr-ı beyza hâlinde ateşin bir derecesi var ki; harareti etrafına neşretmiyor ve etrafındaki harareti kendine celbettiği için, şu tarz bürudetle, etrafındaki su gibi mâyi şeyleri incimad ettirip, mânen bürudetiyle ihrak eder. İşte zemherir, bürudetiyle ihrak eden bir sınıf ateştir. Öyle ise, ateşin bütün derecâtına ve umum envâına câmi olan Cehennem içinde, elbette zemherir'in bulunması zaruridir. S.)
NAR-I HAYAT
Canlıya lüzumlu bulunan sıcaklık. Vücudun harareti. (Bak: Hararet-i gariziye)
NARÎ
(Bak: Nariyye)
NARİN
f. İnce, zayıf, nazik. * İç oda.
NARİS
f. Ham meyva.
NARİYYE
Nar ile alâkalı, nara mensub. Ateşten, yanıp tutuşur, patlar olan şey.
NARKOTİK
yun. Afyon, morfin gibi uyuşturucu maddelerin genel adı.