Hastalıktan yeni kalkıp henüz iyileşmiş, iyiliğe yüz tutmuş olmak hâli. Hastalıkla sıhhat arasındaki hâl. * Fehmetmek, anlamak, bilmek. * Seri intikal etmek. Çok çabuk anlayış.
NEKAİS
(Nakise. C.) Nakiseler. Noksanlar.
NEKAİZ
(Nakize. C.) Nakizeler. Birbirine zıd şeyler.
NEKÂL
Şiddetli azab. İşkence ve ukubet. * İbret.
NEKAM
(A, uzun okunur) Bir kimseyi kötü bir fiilinden dolayı şiddetle cezalandırmak. İntikam almak.
NEKÂRE
Güçlük, zorluk. * Belirsizlik.
NEKAVE(T)
Her şeyin iyisi, seçkini. * Temizlik, paklık.
NEKAVET-İ VİCDÂN
Vicdan temizliği.
NEKÂYAT
Çarklar. * Vakitler.
NEKAYİ'
(Nakia. C.) Ziyâfetler.
NEKAZ
(C: Enkâz) Her nesnenin kötüsü, kıymetsizi.
NEKB
Musibet ve kedere uğrama. * Meyletmek, eğilmek. * Udul etmek, vazgeçmek, haktan dönmek.
NEKBA
Esince adamı eğip düşüren rüzgâr. Fırtına.
NEKBE
(C.: Nekebât) şiddet, meşakkat. * Bir şeyin kesilmesiyle olan cerahat.