f. Tuzlu, lezzetli, tadı yerinde. * Tuzlu gözyaşı.
NEMEK-PERVER
f. Sâdık ve bağlı kimse.
NEMEK-SUD
f. Tuzlanmış, tuza bastırılmış, tuzlu şey. * Pastırma.
NEMEK-ŞİNÂS
f. Tuz tanıyan. * Mc: İyilik bilen.
NEMEŞ
Dağınık, parçalanmış şeyleri toplamak. * Nakış hatları. * Yüzde olan siyah ve beyaz noktalar.
NEMF
Küçük kurt (böcek).
NEMGA
Çocukların beyni deprendiği yer. * Dağ üstü.
NEM-İ DİDE
Göz yaşı.
NEMİDANEM
Bilmiyorum.
NEMİDİDEM
Görmüyorum.
NEMİKA
(C.: Nemâik) Mektub. Name.
NEMİME
Söz götürme. Lâf taşıma. Bir kimse aleyhindeki sözleri ifsad maksadıyla kendisine eriştirme.
NEMİMEKÂR
f. Koğucu, fitneci, dedikoducu, münafık.
NEMİN
Fısıltı. * Koğucu.
NEMİR
(C.: Nümur) Kaplan.
NEMİR
Tatlı su.
NEMİRE
Dişi kaplan. * Yün kaftan.
NEMİS
Bittikten sonra yine biten ot.
NEMK
Yazmak. * Düzeltmek.
NEMKEŞİDE
f. Islak, nemli, yaş, rutubetli.
NEML
Karınca.
NEML SURESİ
Kur'an-ı Kerim'de 27. Sure olup Süleyman Suresi de denir. Mekkîdir.
NEMLE
Bir tek karınca. * Vücutta olan karıncalanma.
NEMM
Birinin sözünü başkasına götürüp ikisinin arasını bozma. Koğuculuk.
NEMMAL
Koğucu, dedikoducu, münafık.
NEMMAM
(Nemmas) : Koğuculuk ve nemimecilik eden. Dedikoducu.
NEMNAK
f. Nemli, yaş, ıslak.
NEMNAKÎ
f. Nemlilik, ıslaklık, yaşlık, rutubet.
NEMREKA
(C.: Nemârık) Yastık.
NEMRUD
Zâlim ve gaddar olarak tanınmış ve Allaha karşı kibir ve isyan ile büyüklük taslamış bir kralın ismidir. Milâddan evvel 2640 yılında yaşadığı sanılmaktadır. Peygamber İbrahim Aleyhisselâm zamanında yaşamış ve onu ateşe atarak yakmak istemiş, mu'cize ile İbrahim Aleyhisselâm ateşten kurtulmuştur. Bâbil'in müessisi ve hükümdarı olup, en evvel hükümranlık ve tecebbür eden bu olduğu mervidir. (Bak: Enaniyet)
NEMS
Süt ve yağın ekşimesi. * Ekşimek ve kokmak. * Sırrı ketmetmek, gizlemek.
NEMŞ
f. Hile, oyun, dalavere, desise.
NEMY
Kaldırmak. * Yetiştirmek.
NE'NEE
Zayıflık.
NE'NEHAVA
Anason, kimyon.
NENG
f. Ayıp, utanma, hayâ etme. * Ün, şöhret, nam.
NER
f. Erkek, er.
NERBDAN
f. Merdiven. (Neverdi bâm'dan alınmıştır. Neverd; kıvrım, büküm; neverdiden; tayyetmek, dürmek; bam, ban; tavan mânalarına gelirler. Üst kata merdivenle çıkıldığından, neverdibâm yerine hafifletilmişi olan nerdbân denilmiştir.)
NERE
f. Dalga. * Erkek.
NERE-İ ÂB
Su dalgası.
NERGİS
(Nerges - Nercis) İri papatya biçiminde ortası yeşil veya sarı, yaprakları gri ve sarı bir çiçek. Suyu, uyuşturucudur. Mahmur bakışı andırır.
NERGİS-DÂN
f. Nergis saksısı.
NERGİSÎ
f. Nergis biçiminde kesilip yapılan bir çeşit hamur işi.