Hamele-i Arş'tan olan bir melek. * Akbaba, kartal. * Nuh kavminin putlarından birisinin ismi. * Yarayı deşmek. * Kuşun, eti didiklemesi. * Birinin aleyhinde konuşmak. * Güneyde bir parlak yıldız. Buna Nesr-ül vâki' denir. Batıdaki yıldıza ise: Nesr-üt-Tair denir. * Atın tırnağının içi veya tırnağın üstündeki et.
NESR
(Nesir) Çoğaltmak, saçmak, yaymak. * Manzum olmayan söz veya yazı.
NESRE
Büyük geniş gömlek. * Hayvanın tiksirip burnundan sümüğünü çıkarması. * Menazil-i kamerden iki yıldız.
NESREN
Nesir olarak, manzum olmadan yazılan yazı. * Çoğaltmak suretiyle.
NESRİN
Yabani gül.
NESS
İfşa etmek, açıklamak. * Gayret ve hamiyyet etmek.
NESS
Sürmek, sevk. * Kurumak.
NESSABE
Nesepleri iyi bilen kimse.
NESSAC
Dokuyucu, dokuyan, çuhacı.
NESSAF
Gagası büyük bir kuş.
NESSAR
Dağıtan, saçan, neşreden. * Parlatan.
NEST
Sâkin olmak.
NESTEİNU
Biz senden yardım, inayet dileriz, istiane ederiz meâlinde duâ.
NESTER
(Nesteren-Nesterin-Nesterun) f. Ağustos gülü, yaban gülü.
NESTERİNZAR
f. Gül bahçesi. Güllük.
NESUC
Üstünde yük doğru durmayan deve.
NESV
İzhar etmek, göstermek, açıklamak.
NESY
Unutma, nisyan. * Unutulmuş.
NESYEN MENSİYYEN
Tamamıyla unutulmuş, tamamen hatırdan çıkmış.
NE'Ş
şiddetle ve kahirle almak. Zorla almak.
NEŞ'
Bir nesneyi zorla çekmek.
NEŞ' (NÜŞU')
Yiğit olmak. * Yüksek olmak. * Rüzgâr esmek. * İyi ve hoş kokulu şeyler koklamak.
NEŞA
Nişasta.
NEŞABET
Okçuluk san'atı.
NEŞAİD
(Neşide. C.) Meşhur kaside ve beyitler, mısralar.
NEŞAK
Burna su ve sâire çekme. Burunla çekme.
NEŞAME
Yüksek beyaz bulut.
NEŞASA
Beyaz yüksek bulut.
NEŞASTEC
Nişasta.
NEŞAT
Sevin. Şen şâd ve hoşdil olmak. Sürur, keyf. * Bir iş işlemek. Çalışmak.