N Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • NİH

    f. (Nihâden: "Koymak" mastarından emir kökü) Koy. * Memleket, şehir, belde.
  • NİHA (NİYÂHA)

    Yas tutmak.
  • NİHAB

    (Nehb. C.) Çapullar, yağmalar.
  • NİHAD

    f. Huy, tabiat, hilkat, bünye, yaratılış.
  • NİHADE

    f. Konmuş, konulmuş.
  • NİHADÎ

    f. Yaradılışta olan, fıtrî.
  • NİHAF

    (Nahif. C.) Cılız, zayıf kimseler.
  • NİHAÎ

    (Nihâiye) Sona ait, son ile alâkalı, sonuncu.
  • NİHAL

    f. Taze, düzgün. Fidan, sürgün.
  • NİHALAN

    (Nihal. C.) f. Taze fidanlar, sürgünler.
  • NİHALE

    f. Yeni, taze fidan. * Avcı korkuluğu. * Sahan altlığı. * Döşenecek şey. Döşeme.
  • NİHALÎ

    f. Sahan altlığı.
  • NİHAL-İ ZARİF

    İnce, güzel dal.
  • NİHALİSTAN

    f. Fidanlık.
  • NİHAN

    f. Gizli, saklı. Bulunmayan. Mevcut olmayan. * Sır.
  • NİHANHANE

    f. Saklanacak yer. Mağara, bodrum, mahzen.
  • NİHANÎ

    f. Gizlilik, saklılık.
  • NİHAS

    Kağnı tekerleğinin etrafına takılan çenber, yuvarlak demir. * Kavafların kullandığı nesne.
  • NİHAS

    Asıl. Tabiat.
  • NİHAVEND

    İran'ın batı tarafında meşhur bir şehir adı. * Musikide bir makam.
  • NİHAVENDÎ

    f. Nihavend şehrine ait. Nihavendli.
  • NİHAYET

    Son, uç, son derece. * Çok.
  • NİHAYET-İ AZM

    Kemik ucu.
  • NİHAYET-PEZİR

    Son bulan. Nihâyet bulur olan.
  • NİHAYET-ÜL EMR

    İşin nihayetinde, işin sonunda. Netice.
  • NİHAYET-ÜN NİHAYE

    En sonunda. Akıbet.
  • NİHLE

    Cenab-ı Hakk'ın ihsanı. Atıyye. * Millet. * Yol. Tarik. * Diyânet. Mezheb.
  • NİHRİR

    (C.: Nahârir) Tecrübeli, bilgili, fâzıl, âlim, mâhir kimse.
  • NİHVAR

    f. Gururlu, kibirli, kendini beğenmiş adam.
  • NİHY

    Gölcük.
  • NİJAD

    f. Nesil, soy, neseb. * Cibilliyet, tabiat.
  • NİJM

    f. Bazı kış sabahları inen koyu sis.
  • NİK

    f. İyi, güzel, hoş.
  • NİK

    (C.: Niyâk) Dağın yüksek yeri, dağ tepesi. * Kızgın, hiddetli, gadaplı kimse.
  • NİK Ü BED

    İyi ve kötü.
  • NİKAB

    Yüz örtüsü, peçe, perde.
  • NİKABE (NEKABE)

    Kâhyalık. * Ululuk.
  • NİKÂBET

    Rüzgârın ters yönlerden esmesi.
  • NİKÂH

    Evlenme. Şeriata uygun şekilde evlenme. * Resmi evlenme muâmelesi. (Bak: Mücâhede)
  • NİKÂH-I DÂHİLÎ

    İçerden evlenme, akrabadan kız alma.
  • NİKÂH-I HÂRİCÎ

    Dışardan evlenme, akraba hâricinden kız alma.
  • NİKÂH-I MUT'A

    Bir zamanlık, geçici nikâh olup meşru değildir.
  • NİKÂH-I SAHİH

    Sıhhat şartlarını cami' olan nikâh.
  • NİKAHTER

    (Nik - ahter) f. Tâlihli, şanslı, mutlu.
  • NİKAL

    Devenin suyu içip gittikten sonra gelip yine içmesi.
  • NİKÂL

    Dizgin demiri.
  • NİKÂL

    f. Ateşli kömür parçası.
  • NİKAM

    (Nikmet. C.) İntikamlar, öc almalar.
  • NİKAN

    (Nik. C.) f. İyiler, iyi kimseler.
  • NİKAR

    İnat. Kin.