N Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • NİME-RUZ

    (Bak: Nime-i ruz)
  • Nİ'MET

    (Nimet) İyilik, lütuf, ihsan. Saadet. Hidayet. * Giyecek şeyler. * Yiyecek faydalı şey, rızık.(Eğer dünyanın veya vücudun mülkiyeti, zılliyeti sende ise, taahhüd, tahaffuz, korku külfetleriyle nimetlerden lezzet alamazsın, dâima rahatsız olursun. Çünkü noksanları tedarik, mevcutları telef olmaktan muhafaza ile dâimâ evham, korkular, meşakkatlere mahal olursun. Halbuki o nimetler Mün'im-i Kerim'in taahhüdü altındadır. Senin işin O'nun sofra-i ihsanından yeyip içmekle şükretmektir. Şükürde bir zahmet yoktur. Bilâkis nimetin lezzetini arttırır. Çünkü şükür, nimette in'amı görmek demektir. İn'amı görmek, nimetin zevalinden hâsıl olan elemi defeder. Zira nimet zâil olduğundan Mün'im-i Hakiki, onun yerini boş bırakmaz, misliyle doldurur ve teceddüdünden lezzet alırsın. M.N.)
  • Nİ'MET-İ İLÂHİYE

    Allah'ın nimeti. Allah'ın verdiği nimet.
  • Nİ'MET-ŞİNAS

    f. Kendisine yapılan iyiliği bilip unutmayan.
  • NİMGERM

    f. Pek sıcak olmayan. Ilık.
  • NİMHAB

    f. Yarı uykulu, mahmur.
  • NİMHANDE

    f. Gülümseme, tebessüm.
  • NİMKÜŞTE

    f. Yarı öldürülmüş, yarı kesilmiş olan.
  • NİMLAHZA

    f. Yarım bakış. Gözucuyla bakış. * Çok kısa zaman.
  • NİMMANZUR

    f. Yarı görülen. Bulanık olarak görülen.
  • NİMMEST

    f. Sarhoşça.
  • NİMMUZLİM

    f. Yarı karanlık.
  • NİMMÜRDE

    f. Ölüm derecesinde olan. Ölüm hâlinde bulunan.
  • NİMNİGÂH

    f. Yarı bakış. Gözucuyla bakma.
  • NİMNİME

    Birbirlerine yakın çizgiler. * Tırnakta olan beyazlık.
  • NİMNİMETEYN

    Tırnak işareti.
  • NİMPUHTE

    f. Tam pişmemiş, yarı pişmiş.
  • NİMR

    (C.: Enmâr - Nümur - Nimâr) Kaplan.
  • NİMRE

    Dişi kaplan.
  • NİMRES

    f. Yarı ham, yarı olgunlaşmış olan.
  • NİMRUZ

    f. Yarı gün, öğle.
  • NİMS

    Firavun faresi dedikleri küçük hayvan. * Sansar.
  • NİMS

    Bir ot cinsi.
  • NİMSÜFTE

    f. Yarım olarak söylenmiş, tam denmemiş.
  • NİMŞEB

    f. Geceyarısı.
  • NİMTEN

    f. Mintan.
  • NİMZİNDE

    Yarı canlı. Ölü ile diri arası.
  • NİMZULMET

    f. Yarı karanlık.
  • NİNAN

    (Nun. C.) Balıklar, semekler.
  • NİR

    (C.: Nirân-Enyâr) Öküz boyunduruğu. * Bez damgası. * Irgaç.
  • NİRAN

    (Nur ve Nâr. C.) Nurlar, ziyalar. Ateşler, nârlar.
  • NİRENC

    (C.: Nirencât) Düzen, hile. * Resim, taslak.
  • NİRENG

    f. Düzen, hile, aldatmaca. * Taslak, resim. * Büyü, efsun.
  • NİRU

    f. Kuvvet, güç, zor.
  • NİRUMEND

    f. Güçlü, kuvvetli, zorlu.
  • NİRUMENDÎ

    f. Kuvvetlilik, zorluluk, güçlülük.
  • NİS'

    (C.: Ensu') Gizlemek. * Gitmek. * Sarkık olmak. * Kuzey rüzgârı.
  • NİSA

    (C.: Nisvân) Kadınlar.
  • NİS'A

    (C.: Nüsu'-Ensu'-Ensâ') Devenin göğsü için yapılan enli kolan.
  • NİSA SURESİ

    Kur'an-ı Kerim'in dördüncü suresi.
  • NİSAB

    Zekât ölçüsü, ölçü miktarı. * Üzerine zekât verilmesi farz olan mal miktarı. * Asıl, esas. Sermaye mal. Derece, had. * Fık: Altının nisabı: 20 miskal; gümüşünki 200 dirhem (yani 600 gram); koyun ile keçinin 40 adet; sığır, manda 30; ve devenin nisabı da 5'dir. * Bir mecliste görüşmeye başlanabilmek, yahut karar verebilmek için bulunması şart olan âza sayısı. * Hisse, nasib. * İstenilen had, derece. (Bak: Zekât)
  • NİSAB-I EKSERİYET

    Ekseriyet derecesi. Çoğunluk derecesi.
  • NİSACET

    Dokumacılık.
  • NİSAÎ

    (Nisâiye) Kadınlarla alâkalı, kadınlara dâir.
  • NİSAL

    (Nasl. C.) Ok ve kargı gibi şeylerin uçlarındaki sivri demirler.
  • NİSAR

    Saçmak, dağıtmak. * İ'ta etmek. Vermek.
  • NİSAR

    Saçan, saçıcı mânasına gelir ve kelimeleri sıfatlandırır. Meselâ: Pertev-nisar $ : Işık saçan.
  • NİSARÇİN

    f. Saçılan şeyleri toplayan.
  • NİSBET

    Münasebet, yakınlık, bağlılık, ölçü. * Rağmen. İnat olarak. İnat olsun diye.
  • NİSBETEN

    Nisbetle, kıyaslanarak. Öncekine göre. Bir dereceye kadar. Şöyle böyle.