R Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • REKZ-İ HİYÂM

    Çadır kurma.
  • RE'L

    (C.: Riâl-Ri'lân-Er'ul) Deve kuşu yavrusunun erkeği.
  • REM

    f. Titreme. * Ürkme. * Sürü.
  • REMA

    Bir yerde ikamet eylemek. * Ziyade olmak. * Riba, faiz. * Bir haberi zan ile anlayıp idrak etmek.
  • REMAD

    Kül. (Bak: Ramad)
  • REMADET

    İnsan veya hayvan kırımı.
  • REMAK

    Bedende ruhun bakiyyesi. * Koyun sürüsü.
  • REMAN

    (Remen) f. Sürü. * Ürken, ürkücü.
  • REMAS

    Göz pınarında toplanan çapak.
  • REMAZ

    Güneşin harâretinin çoğalması.
  • REMAZE

    Oturak yeri. * Zina eden kadın.
  • REMD

    Helâk olmak. * Gözün çapaklanması. Göz hastalığı.
  • REME

    Ürkek, ürken. * İyi nesne.
  • REMED

    Gözün ağrıması, göz kapağı iltihabı.
  • REMEKE

    (C.: Rimâk-Ramek-Ramekât-Ermâk) Kısrak.
  • REMEL

    (C.: Ermâl) Yelmek. * Yağmurun az yağması. * Vahşi sığırın ayağında olan hatlar.
  • REMENDE

    f. Ürkek, ürkücü.
  • REMES

    (C.: Ermâs) Denizde üzerine binilen sal. * Kalan süt artığı.
  • REMG

    Bâtıl etmek. * Baş yarmak.
  • REMGERDE

    f. Titremiş. * Ürkek, ürkmüş.
  • REMH

    Süngü ile vurmak. * Tekme vurmak.
  • REMİ

    (C.: Ermiye) Yağmuru iri olan ve yere şiddetle inen bulut.
  • REMİDE

    f. Ürkmüş, korkmuş, çekingen.
  • REMİM

    f. Kemiğin çürümesi. Çürük.
  • REMİYYE

    Bir nesne ile atılmış olan av.
  • REMK

    Durmak, ikâmet. * Boz renk.
  • REML

    (Remil) Kum falı, bir takım nokta ve çizgilerle fala bakmak oyunu. * Filistin'de bir kasaba.
  • REMLA'

    Ayakları siyah, diğer tarafları beyaz olan dişi koyun.
  • REMLÎ

    (Şihâbüddin Remlî) (Mi: 1371-1440) Filistin'in Reml kasabasında doğmuş, Şeyhülislâm'dır. Mecmuat-ul Ahzab'da namı Kutb-ül Ârifîn diye geçer. Kimya-yı Saadet namında salâvatları ile meşhurdur. Fıkh ve tevhide, tasavvufa dair manzumeleri vardır. " İmam-ı Remlî" diye anılır.
  • REMM

    Islah etmek, düzeltmek. * Yemek, ekletmek.
  • REMMA'

    Beyaz tenli kadın.
  • REMMAA

    Oturak yeri. * Çocukların başındaki oynak yer.
  • REMMAH

    Mızrakçı, süngücü.
  • REMMAZ

    (Remz. den) İşaretlerle konuşan.
  • REMRAM

    Bir ağaç cinsi. * Yazın biten bir ot.
  • REMS

    Sürtme odunu. * El ile meshetmek. * Islah etmek, düzeltmek.
  • REMS

    (C.: Rumus) Mezar, kabir.
  • REMY

    Atma. Tüfek atma.
  • REMZ

    İşaret. İşaretle anlatmak. * Güç anlaşılır. * Gizli ve kapalı söyleme.
  • REMZA'

    Güneşin tesiriyle kızmış taş.
  • REMZEN

    İşaretle. Remz olarak.
  • REMZÎ

    İşarete ait, işaretle alâkalı.
  • REMZŞİNAS

    f. Bir maksad anlatan şekil, resim vb. * Gizli ve kapalı olarak anlatılan şeyleri ve işaretleri bilen.
  • RENA

    Nazar olunan, bakılan.
  • RENAK

    Mastar. * Suyun bulanık olması. * Kederli olmak, mükedder olmak.
  • RENANET

    İnleme.
  • RENC

    f. Sıkıntı, zahmet, eziyet. * Ağrı, sızı. * Öfke, gazab, hışım.
  • RENC-BER

    f. (Renc; sıkıntı, zahmet. Ber; çeken) Tarla ve bahçede yahut başka işlerde kazmak veya taş, toprak taşımak gibi işlerde çalıştırılan gündelikçi. Amele, ırgat. * Çiftçi.
  • RENCİDE

    f. İncinmiş, kırılmış.
  • RENCİDEGÎ

    f. İncinip hatırı kırılmış olma. * Dertlilik, kederlilik.