(C.: Riâl-Ri'lân-Er'ul) Deve kuşu yavrusunun erkeği.
REM
f. Titreme. * Ürkme. * Sürü.
REMA
Bir yerde ikamet eylemek. * Ziyade olmak. * Riba, faiz. * Bir haberi zan ile anlayıp idrak etmek.
REMAD
Kül. (Bak: Ramad)
REMADET
İnsan veya hayvan kırımı.
REMAK
Bedende ruhun bakiyyesi. * Koyun sürüsü.
REMAN
(Remen) f. Sürü. * Ürken, ürkücü.
REMAS
Göz pınarında toplanan çapak.
REMAZ
Güneşin harâretinin çoğalması.
REMAZE
Oturak yeri. * Zina eden kadın.
REMD
Helâk olmak. * Gözün çapaklanması. Göz hastalığı.
REME
Ürkek, ürken. * İyi nesne.
REMED
Gözün ağrıması, göz kapağı iltihabı.
REMEKE
(C.: Rimâk-Ramek-Ramekât-Ermâk) Kısrak.
REMEL
(C.: Ermâl) Yelmek. * Yağmurun az yağması. * Vahşi sığırın ayağında olan hatlar.
REMENDE
f. Ürkek, ürkücü.
REMES
(C.: Ermâs) Denizde üzerine binilen sal. * Kalan süt artığı.
REMG
Bâtıl etmek. * Baş yarmak.
REMGERDE
f. Titremiş. * Ürkek, ürkmüş.
REMH
Süngü ile vurmak. * Tekme vurmak.
REMİ
(C.: Ermiye) Yağmuru iri olan ve yere şiddetle inen bulut.
REMİDE
f. Ürkmüş, korkmuş, çekingen.
REMİM
f. Kemiğin çürümesi. Çürük.
REMİYYE
Bir nesne ile atılmış olan av.
REMK
Durmak, ikâmet. * Boz renk.
REML
(Remil) Kum falı, bir takım nokta ve çizgilerle fala bakmak oyunu. * Filistin'de bir kasaba.
REMLA'
Ayakları siyah, diğer tarafları beyaz olan dişi koyun.
REMLÎ
(Şihâbüddin Remlî) (Mi: 1371-1440) Filistin'in Reml kasabasında doğmuş, Şeyhülislâm'dır. Mecmuat-ul Ahzab'da namı Kutb-ül Ârifîn diye geçer. Kimya-yı Saadet namında salâvatları ile meşhurdur. Fıkh ve tevhide, tasavvufa dair manzumeleri vardır. " İmam-ı Remlî" diye anılır.
REMM
Islah etmek, düzeltmek. * Yemek, ekletmek.
REMMA'
Beyaz tenli kadın.
REMMAA
Oturak yeri. * Çocukların başındaki oynak yer.
REMMAH
Mızrakçı, süngücü.
REMMAZ
(Remz. den) İşaretlerle konuşan.
REMRAM
Bir ağaç cinsi. * Yazın biten bir ot.
REMS
Sürtme odunu. * El ile meshetmek. * Islah etmek, düzeltmek.
REMS
(C.: Rumus) Mezar, kabir.
REMY
Atma. Tüfek atma.
REMZ
İşaret. İşaretle anlatmak. * Güç anlaşılır. * Gizli ve kapalı söyleme.
REMZA'
Güneşin tesiriyle kızmış taş.
REMZEN
İşaretle. Remz olarak.
REMZÎ
İşarete ait, işaretle alâkalı.
REMZŞİNAS
f. Bir maksad anlatan şekil, resim vb. * Gizli ve kapalı olarak anlatılan şeyleri ve işaretleri bilen.
RENA
Nazar olunan, bakılan.
RENAK
Mastar. * Suyun bulanık olması. * Kederli olmak, mükedder olmak.
f. (Renc; sıkıntı, zahmet. Ber; çeken) Tarla ve bahçede yahut başka işlerde kazmak veya taş, toprak taşımak gibi işlerde çalıştırılan gündelikçi. Amele, ırgat. * Çiftçi.
RENCİDE
f. İncinmiş, kırılmış.
RENCİDEGÎ
f. İncinip hatırı kırılmış olma. * Dertlilik, kederlilik.