f. Sızlanış, inciniş, eziyet ve sıkıntı veriş. Keder.
RENCUR
f. İncinmiş. Sıkıntılı, rahatsız, dertli, hasta.
RENCURÎ
f. Dertlilik, rahatsızlık, hastalık. İncinmiş olma.
REND
Mersin ve defne ağaçları.
RENDE
f. Tahtaların yüzlerini pürüzlerden kurtarıp dümdüz etmek için marangozların kullandıkları âlet. * Mutfakta peynir, soğan, havuç gibi şeyleri ufalamak için kullanılan tenekeden veya ona benzer maddelerden yapılan âlet.
RENDELEMEK
Pürüzlerini gidermek. Rende ile düzlemek, pürüzlü yerlerini kazımak. Rende ile ufalamak.
RENDİDE
f. Rendelenmiş, ufalanmış.
RENEM
Avaz, ses, savt. * Ayrılmak.
RENEVNA
Dâim sâkin olmak, devamlı durmak.
RENF
(Davar) zayıflığından kulaklarını sarkıtmak.
RENG
f. Renk, levn. * Suret, şekil. * Oyun, hile, dalavere.
RENG Ü BU
Renk ve koku.
RENG-AMİZ
f. Renk renk, çeşitli renkli.
RENGÂRENG
f. Renkli, çeşit çeşit.
RENG-AVER
f. Dalavereci, hilekâr.
RENGİN
f. Renkli, boyalı. Parlak. Hoş. Süslü. Mülevven. Lâtif.
RENİM
Türkü söylemek.
RENİN
Bağırma, haykırma. * İnleme, inilti.
RENK
Bulanık su.
RENNA'
Devamlı kadınlara bakan kimse.
RENNAN
Çok ses çıkaran, inleyip duran. Çınlıyan.
RENNE (RİNNE)
Avaz, ses, savt.
RENV
Bakma hususunda mübâlağa etmek.
RE'REE
Gözü tez tez döndürmek. * Koyun çağırmak.
RES
f. (Residen: Erişmek mastarının emir köküdür.) "Ulaşan, erişen, yetişen" mânasına gelir ve birleşik kelimeler yapılır.
RE'S
Baş, kafa. * Tepe. Uç. * Başlangıç. * Reis.
RESA
f. Yetişen, erişen. Yetiştiren.
RE'SA
Başı ve yüzü siyah olan koyun.
RESA'
Şiddetli hırs.
RESA'
Tatlı sütü ekşi yoğurtla karıştırmak. (O yapılan yemeğe "resise" derler.)
RESAE
Ölünün üzerine ağlayıp, onun iyiliklerini saymak.
RESAG
Devenin ayaklarında olan gevşeklik.
RESAİL
(Risale. C.) Risaleler, bir mevzuda yazılan mektuplar veya küçük kitaplar. * Dergiler, mecmualar.