Bel inceliği. * Davranma ve kımıldanıştaki incelik ve hoşluk.
REŞAŞ
(Reşâşe) Serpinti ve toz gibi ince yağmur.
REŞAŞAT
Su sızıntıları, serpintiler.
REŞAŞET
Su serpintisi. * Emmek, emerek içmek.
REŞAT
(Bak: Reşad)
REŞED
Hayır. Rahmet. Hidayet.
REŞEHAT
(Reşha. C.) Reşhalar, damlalar, sızıntılar.
REŞEM
İlk evvel çıkan ot.
REŞEN
Tar: Yeniçeri maaşlarının üçüncü üç aylığı.
REŞF
Suyu dudakları ile emmek, emerek içmek.
REŞH
Sızma, terleme, sızıntı.
REŞHA
Damla, katre. Sızıntı, ter, rutubet, yaşlık.
REŞHAPÂŞ
f. Damla saçan.
REŞHARİZ
f. Damla döken.
REŞHAYÂB
f. Sızıntı bulmuş.
REŞİD(E)
Doğru yolda giden, hak yolunda olan. * Akıllı, iyi davranan. Ergin, olgun. * Büluğ çağına girmiş kimse. * Doğru yola sevkeden, hayra delâlet eden. * Fık: Malını muhafaza hususunda aklı eren, istediği gibi meşru yolda sarfedebilen kimse.
REŞİDİYYE
Reşid olanla ilgili. * Şeker ve nişasta ile yapılan bir çeşit tatlı.
REŞİH
Ter.
REŞİK
Boyu, endamı lâtif ve güzel olan.
REŞK
Kıskanma. Kıskanmayı uyandıran. Kıskanılmış. Hased ve gıpta veren.
REŞK-ÂVER
f. Hasede düşüren, kıskanmayı uyandıran.
REŞK-ENDÂZ
f. İmrendirici, gıpta ettirici. Kıskandırıcı.
REŞK-İ ÂLEM
Herkesi kıskandıracak kadar üstün durumda olan.
REŞKİN
f. Kıskanç. Kıskanan. Hased eden. Hâsid.
REŞK-SAZ
f. Gıpta ettiren, imrendiren.
REŞN (RÜŞÜN)
Köpeğin, başını kaba sokması.
REŞRAŞ
Kavak ağacı. * Su veya yağ damlayan kebap. * Su saçmak.